topbella

31 Ekim 2014 Cuma

Pirinç suyundan tonik yapımı


  Merhabalar...Pirinç konusuna devam ediyoruz:)Bu gün pirinçten tonik yapıyoruz...
  Bunu isterseniz pilav yapacagınız gün deneyin.
 -Pirinçleri cam bir kaseye koyun.
 -Üzerini geçecek kadar su ilave edin.
 -Kasenin içinde pirinçleri iyice karıştırın.
 -Sonra yarım saat bekletin ve suyu süzerek ayırın.
 -Bu suyu cam bir kavanoza koyub agzını kapatın.
 -Bu suyla yüzünüzü yıkaya bilirsiniz ve ya pamukla yüzünüze uygulaya bilirsiniz.Uyguladıktan sonra bırakın cildiniz kendisi kurusun.
 Bu tonigi her gün kullana bilirsiniz.Zamanla cildinizin daha beyaz oldugunu fark edeceksiniz.

30 Ekim 2014 Perşembe

Pirinç unu maskesi


  Dün pirinçin cilt üzerine etkilerini konuştuk.Bu gün de pirinç unundan maske nasıl yapılır onu ögrenelim...
  Pirinç unu maskesi malzemeleri:
 -Bir tatlı kaşıgı tepeleme pirinç unu
 -Süt ve ya taze yogurt
  Pirinç ununu cam bir kaseye koyun ve krem kıvamına elde edene kadar süt ve ya taze yogurt ilave ederek karıştırın.Elde ettiginiz krem kıvamındakı maskeyi yüzünüze ve boynunuza uygulayın.Ben genelde maske kuruyana kadar bekliyorum.Bu şekilde daha etkili oldugunu düşünüyorum.Maske kuruduktan sonra ılık suyla ovarak çıkarın ve sonra yumuşak havluyla kurulayın.Maskeden sonra yüzünüzü nemlendirmeyi unutmayın.
  Pirinç unu maskesini haftada iki veya üç kere uygulaya bilirsiniz.Bu maske cilt beyazlatma ve kırışıklıkları giderme etkisi gösteriyor.

29 Ekim 2014 Çarşamba

Cilt güzelliginiz için pirinç


  Yinemi pirinç düşüneceksiniz herhalde...Evet... Şimdi de cilt üzerine etkilerini konuşmak istiyorum...
  Pirinç cilt için neden önemli?Pirinç PABA yani "parabenzoik asit" denilen maddeden bol miktarda içeriyor.PABA cildi güneşten korumaya yardımcı olan bir maddedir.PABA ile birlikte pirinçin içeriginde ferulik asit ve allantoin de vardır ki,bunlar PABAnın güneş koruma etkisini 2 kat artırıyor.Allantoin aynı zamanda antienflamatuar özellige sahiptir ve cildin onarılmasında rol alır.Asya ülkelerinde çeltik tarlalarında çalışan kadınlar pirinçin bu yönünü çoktan keşfetmiş olmalılar...Çünki güneş altında çalışırken ciltlerine pirinç unundan hazırlanmış karışım sürüyorlar.
  Ben de pirinç ununu cilt temizligi ve güzelligi için uzun zamandır kullanıyorum.Pirinç unundan hazırladıgım peeling tarifini bu gün sizinle paylaşıcam.
  Pirinç unundan peeling hazırlamak için malzemeler:
 1-bir tatlı kaşıgı pirinç unu
 2-bir çay kaşıgı yemek sodası
 Önce malzemeleri karıştırın,sonra yüzünüzü yıkayın.Nemli yüzünüze herhangi bir yıkama jelini ince kat sürün.Sonra karıştırdıgınız pirinç unuyla karbonat karışımını yuvarlak hareketlerle yüzünüze sürün.Beş dakika boyunca bu yuvarlak hareketlerle temizlemeyi devam ettirin.Özellikle siyah noktalardan şikayetçi olanlar burun etrafını ve çeneyi dikkatli temizlesinler.Bu peeling sayesinde siyah noktalarınız gözle görülür derecede azalıcak.Bu peelingi haftada bir veya iki kere uygulaya bilirsiniz.

Pirinçin faydaları


  Merhabalar... Bu gün mercek altına alacagımız besin "pirinç"...Ben pirinçi çok seviyorum,ya siz???Hadi inceleyelim...
  Pirinç neredeyse dünya nüfusunun üçten ikisinin tükettigi vazgecilmez bir besindir.Pirinç nişasta açısından zengindir.Nişasta açısından zengin olmasından dolayı vücuta enerji veriyor,beynin normal işleyişine yardımcı oluyor,vücut gelişimini destekliyor.Hazmi kolay ve doyurucudur.Vücuttakı fazla suyu çekerek toksik maddeleri vücuttan uzaklaştırmaya yardımcı oluyor.Pirinç allerjik olmayan gıda maddesidir ve bu özelliginden dolayı özel hasta diyetlerinde kullanılabilir.Doyurucu olmasından ve tokluk hissi vermesinden dolayı ise zayıflama diyetlerinin vazgeçilmezidir.Pirinç içerigi zengin bir besindir,vücutun gelişimi için gerekli olan maddelerin neredyse tamamını içeriyor.Pirinçin içeriginde B1,B2,B6.PP,E,F vitaminleri,vücutun gelişimi için gerekli 8 adet aminoasit,fosfor,demir,niasin,potasyum,flavanoidler vardır.Pirinç dogal antioksidandır ve serbest radikalleri berteraf ediyor.Pirinç çözünmez lif açısından zengindir ve bu da kolorektal kanserlere(bagırsak kanserleri) karşı savunmada onu önemli yapıyor.Pirinç aynı zamanda serbest radikallerin etkilerini engelleyen nöro-koruyucu enzimleri tetikliyor.Pirinç bagışıklık sistemini güclendirir ve yaşlanmayı geciktirir.Asya halklarının gec yaşlanmasının nedeni sürekli pirinç tüketmeleri olsa gerek...
  Pirinç yemekleri ekonomiktir ve yapılışı çok kolaydır,aynı zamanda herkes tarafından seviliyor...:)

27 Ekim 2014 Pazartesi

Turşunun faydaları


 Turşu tarifleri yayınladıgımdan dolayı turşunun faydaları ve zararları hakkında bir yazı yazmak şart oldu.İşte turşunun yararları ve zararları nelermiş bir göz atalım...
  Her kes turşuyu seviyor bence...Hele kışın soguk havalarda etli yemeklerle,baklagillerle meze olarak tüketmek çok iştah açıcı...Şimdi gelelim faydalarına...Turşuların yapımında mevsim sebzeleri kullanılıyor genelde.Saglık açısından bir çok yararları olan salatalık,havuc,lahana,biber,patlıcan,kabak, domates,sarımsak,sirke ile zengin bir içerige sahip turşular...Turşular içerisinde bulunan sebzelerden dolayı yüksek lif ve antioksidan kaynagıdır.Turşuda bulunan sarımsak flavanoidlerle zengindir.Flavanoidler Alzheimer hastalıgına yakalanma riskini önemli ölçüde azaltıyor.Sarımsak aynı zamanda dispepsi şikayetlerini azaltmaya yardımcı oluyor.Fermentasyon ürünü olan sirke sindirim sistemindeki zararlı bakterileri berteraf ediyorki, buna helikobakter de dahildir.Sirke aynı zamanda pektin içerdigi için kalp için yararlıdır..Turşunun fermentasyon sürecinde laktik asit oluşuyor.Laktik asit tansiyonu düşürür ve damar açıcı etki gösteriyor.Laktik asit aynı zamanda kalın bagırsakta kanser hücrelerinin oluşmasını saglayan enzimlerin aktivasyonunu bozarak bizi kanserden de koruyor.
  Bu saydıgımız faydalar sadece ev yapımı turşular için geçerlidir.Hazır aldıgımız turşular bir çok katkı maddesi içeriyor.Bu katkı maddelerinden sitrik asit(limon tuzu)kansere yol açıyor.
  Turşunun zararlarına gelelim.Her şeyin fazlası zararlı oldugu gibi turşunun da çok fazla tüketilmesi zararlı ola bilir.Çünki turşu tuz içeriyor.Turşu yapımında kaya tuzu kullanılması ve miktarında tüketilmesi bu zararı aza indirecektir.

Yeşil domates turşusu


  Bu gün yaptıgım yeşil domates turşusunun tarifini sizinle paylaşcam.Nasıl yapıyorum?
 1- Önce domatesleri yıkıyorum ve kurumaya bırakıyorum
 
 2-Domatesler kuruduktan sonra yuvarlak dilimler kesiyorum 

 3-sarımsakları temizliyorum
 4-aci biberleri halkalar şeklinde kesiyorum
 5-kavanoza önce sarımsak defne yapragı kaya tuzu nane tane karabiber koyuyorum
 6-üzerine halkalar şeklinde dilimlenmiş domateslerden ilave ediyorum.Domatesleri kat kat dizdikce arasına sarımsak nane defne yapragı tane karabiber ve ince dogranmış aci biber ilave ediyorum
 7-sonra üzerine 1:1 oranında sirke ve kaynanmış su ilave ediyorum ve kavanozu kapatıp soguk bir yerde muhafıza ediyorum.
Bu kadar...Afiyet olsun.

25 Ekim 2014 Cumartesi

Zeka nedir?


  Zeka konusu beni çok ilgilendiren konulardan birisi...Zeka ile ilgili bir çok makaleler ve kitaplar okudum ve okudugum makalelerden esinlenerek bu yazıyı yazdım. Peki zeka nedir?Zeka kelimesi arapcadan geliyor:zihnin ögrenme,ögrenilenden yararlanabilme,yeni durumlara uyabilme,çözüm yolları bulamilme yetenegi,uyum gücü olarak tanımlanabilir.Zeka zihnin algılama,bellek,düşünme,ögrenme gibi bir çok işlevini içerir.
  Peki zeka nasıl gelişiyor?Eski anlayışa göre zeka doguştan gelir,sabittir,geliştirilemezdi.Yeni anlayışa göre ise zeka geliştirilebilir,sayısal olarak ölçülemez.Ölçülebilen zeka mantıksal zekadır.Zekayı sergilemenin yolları problem çözme,verim göstermedir.Bütün bebekler belli bir potansiyele sahip olarak doguyor.Bu potansiyelin aktif hale getirilmesi için bebek uyaranlarla dolu çevreye ihtiyac duyar.Yenidogan bir bebegin potansiyel zekası 140tır.Çocuk egitilmediginde,uyaranlar almadıgında IQsu 100lerde kalır..Zeka hayatın ilk dört yılında çok hızlı gellişir ve on yaşına kadar bu hız devam eder.Sembollerle düşünebilme 11 yaşında başlar ve 12 yaşından itibaren zekanın hızında azalma olmadan gelişmeye devam eder.Gelişmenin en üst düzeyine 14-18 yaşlarında varılır.Sonrakı yaşlarda ögrenme gücünde azalma görülür,ama ögrendiklerini kullanma,pratige uygulama yetenegi ve şimdiye kadar ögrendikleri kaybolmaz.
  Edisona başarısını neye borclu oldugunu sorduklarında bunun %75nin zeka,%25nin çalışmak oldugunu söylüyor.Kitap okumak,sürekli kendi üzerinde çalışmak,gezmek ,görmek mantıgı ve pratik zekayı geliştirir.
  Harvard Üniversitesi en iyi ögrencilerini 10sene boyunca izlemeye alıyor,hayat başarılarına bakıyor.Sonuç hüsran.Okul başarısı çok yüksek olan ögrenciler neden hayatta başarılı olamıyorlar?Çünki bu insanlar duygularını ve diger insanlarla ilişkilerini yönetemiyorlardı.Yanlış şeyleri seviyorlar,yanlış kararlar veriyor,entellektüel enerjilerini boşa harcıyorlardı.İşte bu zekanın ismi duygusal zeka...Duygusal zekaya sahipolma bize ne verir?Duygusal zeka insana kendini harekete geçirebilme gücü,hedefini iyi belirleyebilme gücü,aksiliklere ragmen yoluna devamedebilme gücü,dürtü ve isteklerini kontrol edebilme gücü,ruh halini düzenleyebilme gücü,empati yapabilme gücü,ümit besleyebilme gücü veriyor.Bu nedenle duygusal zeka çok önemli...

22 Ekim 2014 Çarşamba

Güclü bagışıklık için elma ve havuc


 Sonbahar ve kış aylarında havaların soguması ile birlikte bulaşıcı hastalıklar da artmaya başlıyor.Bagışıklık sistemi zayıf olan çocuklar bu durumdan daha çok etkileniyor.Bir anne olarak çocuklarımın bagışıklık sistemini güclendirmek için dogal beslenmeye önem veriyorum.Mevsim meyve ve sebzelerini kullanarak meyve tabakları ve çocukların çok sevdigi meyve suları yaparak çocuklarımızın bagışıklık sistemini güclendire biliriz.
 Sonbahar ve kış aylarında bol olan elma ve havuc antioksidan degeri yüksek olan meyvelerdir.


Elma içerigindeki C ve E vitaminleri ile hastalıklara karşı vücut direncini artırır.Elma içerigindeki quercetin adlı madde sayesinde daha iyi akciger fonksyonu saglar.
 Havuc içerigindeki A vitamininden dolayı göz saglıgı için çok önemlidir.Havucun karaciger hücrelerinin kuvvetlenmesinde,karacigerin kendi kendini tamir etme konusunda,serbest radikalleri kenar etme konusunda büyük önemi vardır.Havuc suyu kalp ve damar sistemi için çok önemlidir,damarları açıcı özelligi vardır.
 Sabah okul öncesi ackarına içecekleri bir su bardagı elma ve havuc suyu karışımı hem çocukların iştahasını açıcak,hem de gün içerisinde karşılaşa bilecekleri mikroplara karşı koruyacaktır.

21 Ekim 2014 Salı

Çocuklarda parmak emme

                           
  Bebekler parmak emmeyi daha anne rahminde ögreniyorlar.Emme refleksi bebeklerin sahip oldukları en güclü reflekstir.Bebekler bu refleks sayesinde dogduktan sonra hemen besleniyorlar.Bu refleks bebek dogduktan sonra meme emme,biberon emme,dil emme,emzik emme şeklinde devam etdiriliyor.Çocuklarda karşılaşdıgımız problemlerden biri parmak emme.Çocukların nerdeyse yarısı 1 yaşındayken parmagını emer.Parmak emme genelde diş çıkarma döneminde başlar.Çocuk parmagını dişleri arasına koyarak kendini rahatlatır.Sonra bazen canı sıkıldıgında,bazen hastalandıgında,bir yerleri acıdıgında ,agrıdıgında parmak emmeye başlar.Çocugun parmagını agzından çıkarmaya çalıştıgınızda tepki gösterir ve aglar.Çocuklar uyku saatleri geldiginde daha fazla parmak emmeye başlar ve parmakları agızlarında uyurlar.Uyuduktan sonra genelde parmak kendiliginden agızdan çıkar.Çocuklar genelde el baş parmaklarını emer,ama diger parmaklarını ve hatta ayak parmaklarını emmek için ugraşan çocuklar da var.
  Parmak emme davranışının oluşmasında uzmanlar farklı nedenlerin oldugunu söylüyorlar.Ben çocugu parmagını emen anne olarak şöyle düşünüyorum:Emme bir reflekstir.Bebeklerde varolan reflekslerin bir amacı vardır.Belli bir süreden sonra kayboluyorlar.Çocuk yeterince anne sütü,emzik veya biberon alamıyorsa bu emme refleksini farklı bir şekilde devam etdiriyordur.Benim Yuşa Selimim doguştan emme güclügü olan bir çocuk.Emme güclügünden dolayı anne sütü alamadı,emzik kullanamadı...Ve bir yaşından sonra parmagını emmeye başladı.Bu gözlemim de benim parmak emme davranışının oluşması nedeni hakkında olan görüşümü güclendirdi.
  Parmak emme ne gibi olumsuz etkiler yapar?Uzun süreli parmak emme emilen parmaklarda nasırlaşmaya ve renk degişikligine neden olmaktadır.Bu davranış kısa süreli olursa ve gece uykuya daldıktan sonra devam etmezse dişlerde deformasyona neden olmamaktadır.Eger 6-7 yaşlarına kadar uzun süreli parmak emme varsa,üst ön dişler öne ,alt ön dişlerse geriye dogru egilir ve alt ve üst dişler arasında açıklık meydana gelir.
  Parmak emme davranışı nasıl giderilir?Çocuklar hayatlarını farklı dönemlerinde bazı davranışlar ediniyorlar.Ve çocuklar büyüdükce bu davranışlar kaybolabiliyor.Benim fikrimce sevgiyle ve ilgiyle her şey aşıla bilir.Eger çocuk anlıyorsa ona anlayabilecegi dilde parmak emmenin zararları anlatıla bilir.Ve zaman zaman bu zararlar ona hatırlatılabilir:tekrar tekrar,yorulmadan, yılmadan, sevgiyle...Benim Yuşa Selimim gibi zihinsel sorunları olan çocuklarda ise ben çocugun dikkatini dfaha farklı oyunlara çekmek,yalnız bırakmamak,sürekli meşgul etmek gibi yolları deneme taraftarıyım...Bu kadar...:)Bunlar sorunları olan annenin düşünceleri... yani benim...

16 Ekim 2014 Perşembe

Borş tarifi


  Merhaba sevgili anneler.Havaların soguması ile sıcak çorbalar da sofralarımızda yerini almaya başladı.Bu gün sizinle çok sevdigim çorba tarifi paylaşcam.Bu çorbanın ismi borş.Bu çorba Rusya ve Ukraynada çok meşhurdur.Ama ruslarla ukraynalıların yaptıgı borş bir birinden farklıdır.Örnegin,ruslar borş çorbasını beyaz,ukraynalılarsa kırmızı sever.Şimdi geçelim çorbaya...
  Çorbanın malzemeleri:
 -beyaz lahana 300gr
 -havuc 2adet orta boy
 -patates 2adet orta boy
 -pancar 1adet orta boy
 -defne yapragı 3adet
 -salça 1çorba kaşıgı
 -sıgır eti 250gr
 -ayçiçek yagı istege baglı
 -sogan 1 adet orta boy
 -maydanoz yarım demet
  Ben lahanayı kıyıyorum ve düdüklü tencereye koyuyorum.Üzerine havucu küp küp dogruyorum.Sonra patatesi dörde bölüyorum,defne yapragı,sıgır eti ve üzerini geçecek kadar su ilave ediyorum.Düdüklü tenecereyi 50 dakikaya ayarlıyorum.Pişdikten sonra bir tavaya kıyılmış soganları ve ayçiçek yagını ilave edip kavurmaya başlıyorum.Soganlar kavrulmaya başlayınca rendelenmiş pancarı ilave edip kavurmaya devam ediyorum.Sonra salça ilave edip az daha kavuruyorum ve tavadakı kavrulmuş malzemeyi haşladıgım malzemenin içerisine ilave ediyorum.Sonra iyice karıştırıp kaynatmaya devam ediyorum.Malzemeler kaynayıp karışınca tuzunu ilave ediyorum.Beş dakika daha kaynadıktan sonra kıyılmış maydanozları ilave ediyorum, tencereyi kapatıp beş dakika dinlendiriyorum.Borş servise hazır...Soguk havalar için birebir.Hem de çok saglıklı...

12 Ekim 2014 Pazar

Çocuklarda vicdan gelişimi


  "Vicdan nedir?"düşündügümde "yanlış ve dogruyu bildiren içimizdeki ses"diye cevap veriyorum kendime...Bana vicdanın vücutumuzun neresinde oldugunu sorsalar, kalbimizde diye cevap veririm...Çünki vicdan duygu ve hislerle ilişkilidir bence...Duygu ve hislerin kalple ilişkili oldugunu düşünüyorum ben...Uzun zaman önce ismini hatırlayamadıgım bir dergide okudugum bir makale beni buna daha da inandırdı:40 yaşlarında bir kadına 18 yaşında bir gencin kalbi naklediliyor.Ameliyyattan 3-4 ay sonra kadının duygularında,hislerinde ve hatta zevklerinde bile degişiklikler oluşuyor.
  Peki vicdan nasıl oluşuyor?Nesilden nesile aktarılmıyor her halde...Ama yine bir takım bilim adamı insanın yaptıgı kötülüklarin ve söyledigi kötü sözlerin onun DNAsının şeklini bozdugunu iddia ediyorlar.İnsanın DNAsını etkileyen kötülükler vicdanını da etkiliyorsa ve bu DNA nesilden nesile aktarılıyorsa???...
  Vicdan nesilden nesile aktarılmasa bile,anne babanın çocugun vicdanının oluşmasında rolü büyüktür.Bu kesin...Çocuk daha bebeklik yıllarından itibaren anne ve babasının konuşmalarından,tepkilerinden,davranışlarından kendi vicdanının temelini oluşturuyor.Daha dogumu takip eden ilk dakikalarda anne ile bebek arasında oluşan duygusal bag vicdanın temeli sayıla bilir.Çünki bu bag bebegin annesine güvenmesini saglıyor.Çocuk annesine güvendigi kadar hayata güvenecektir.Annesi tarafından sevildigi kadar vicdanı hassaslaşacaktır.Anne çocugunun ihtiyaclarını giderdikce bu bag gelişecek ve bu bagla birlikte vicdan gelişmeye devam edecektir...Çocuk korktugu zaman ,tedirgin oldugu zaman annesinin gögsüne sıgınırsa vicdanı hassaslaşır,yorganın altında saklanırsa korkularından,ozaman vicdanı katılaşır...İstedigi zaman annesinin gögsüne sıgınamayan bir çocuk kimse fark etmesede katılaşmış bir vicdanla büyümektedir.İşte günümüzde vicdansız insanların daha çok olmasının sebebi anne-çocuk ilişkilerinin dogru bir şekilde kurulamaması,günümüz annelerinin "kendine ait hayat"istemesidir bence...
  Vicdanlı nesiller yetiştirme dilegile...

11 Ekim 2014 Cumartesi

Mısır unu maskesi


  Hiç mısır unundan maske yaptınızmı?Yapmatıysanız şimdi yapalım...
  Ben bu maskeye ekspres maske diyorum.Çünki cildi anında güzelleştiriyor.Maske çok kolay.Malzemeler:
 1-mısır unu
 2-muz
 3-süzme yogurt
  -Muzu eziyorum,mısır unu ile karıştırıyorum.
  -Sonra süzme yogurtu ilave ederek krem kıvamı elde edene kadar karıştırıyorum.
  -Maskeyi temiz cildime uyguluyorum ve kuruyanadek bekliyorum.
  -Mısır unu kurudugu zaman sertleştigi için azacık nemlendirerek ovuyorum.Ovarken cildime masaj da uygulamış oluyorum.Cildim canlanıyor.
  -Yıkanmış ve kurulanmış cildimi nemlendiriyorum. Siz de deneye bilirsiniz...

10 Ekim 2014 Cuma

Biber turşusu yaptım:)


Bu gün biber turşusu yaptım.Her kes yapıyordur muhtemelen...Ben annemden ögrendim turşu yapmasını.Benim turşumun yapılışı da,tadı da sizinkinden farklıdır...Nasıl yapıyorum?
1-biberleri yıkıyorum ve kurutuyorum
2-üzerine bıçakla küçük kesikler yapıyorum
3-büyük tencerede su kaynatıyorum,içine biraz tuz ilave ediyorum
4-su kaynadıktan sonra biberleri içine atıyorum
5-biberler hafif haşlandıktan sonra süzgece alıyorum


6-sarımsak temizliyorum
7-cam kavanoza temizlenmiş sarımsak,defne yaprakları,nane,tuz,feslegen koyuyorum
8-üzerine biberleri kat kat diziyorum (her katta sarımsak, nane,defne yapragı ve feslegen ve tuz tekrarlanıyor)
9-son olarak önceden kaynattıgım suyu sirke ile 1:1 oranında karıştırıp biberlerin üzerine döküyorum.İşte bu kadar.Bir kaç güne turşunuz hazır.Siz de deneyin.Çok farklı olucagından eminim.

7 Ekim 2014 Salı

Hayatın yarını


  Günümüz insanlarının sorunlarından en büyügü erteleme..."Yarın yaparım","yarın söylerim","yarın giderim","yarın gelirim","yarın okurum"...Ama nedense bekledigimiz yarın hep erteleniyor ve bir türlü gelmiyor...Bu yüzden de yapacaklarımızı yapamadan,söyleyeceklerimizi söylemeden,gidemeden,gelemeden,okumadan bitiyor hayat...Oysa hayatın yarını yoktur...Ayrıca hayatın her gününe özel gündem vardır.Ve her gün kendi özel gündemi ile gelir,o gündemi o gün yaşamak gerekir...
  Hz.Mevlananın mesnevisinde anlattıgı gibi:
  Adamın biri yol kenarına bir diken ekmiş.Önceleri zararsız olan diken, giderek büyüyerek yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış.İnsanlar şikayet etmeye başlamış.Adam şikayetleri dikkate almamış...Allahın bir veli kulu adama dikenleri sökmesini söylemiş,adam dinlememiş...Bu gün olmazsa yarın,bir gün sökecegim sonunda o dikenleri demiş...Allah dostu:"Hep erteliyorsun bu işi...Fakat gün geçtikce o dikenler gücleniyor,sen ihtiyarıyorsun"demiş...
  Evet... Her şeyi erteliyoruz...Sanki yarınlar hiç bitmeyecekmiş gibi...Oysa hayat biriktirilemez,durdurulamaz...Dün bitti,bu gün bitmek üzere,yarınsa daha gelmedi...ve gelecegi de belli degil...Her gün yeni bir gündür ve yarını yoktur...Gün bugündür...

5 Ekim 2014 Pazar

Kimsenin görmedigi yer


  Eski zamanda bir hoca,talebelerinden birini,çalışkanlıgından dolayı digerlerinden daha çok seviyordu.Hocanın bu sevgisi diger talebeleri tarafından biliniyor ve için için kıskanılıyordu."Hoca neden yalnız bu arkadaşa ilgi ve yakınlık gösteriyor,aramızdakı tek zeki ve çalışkan o mu?"şeklinde konuşuyorlardı.Hoca da onların bu kıskanclıgının farkındaydı.
  Hoca bir gün derse gelirken yanında ögrencilerinin sayı kadar kuş getirdi.Her ögrenciye bir tane vererek,"Haydi yavrularım,bu kuşları hiç kimsenin görmedigi yerde kesin getirin,ama dikkat edin hiç kimse görmesin haa!"dedi.Bunun üzerine talebeler saga sola dagıldılar.
  Bir müddet sonra da kuşları kesip kanlarını akıta akıta dönmeye başladılar.Kimileri övünüyordu:"Ben falan yerde kestim,kimse de görmedi"gibi.Hoca da böyle övünenlere bir "aferin"çekiyordu.Biraz sonra bütün ögrenciler kuşları kesmiş olarak döndüler.En son hocanın sevdigi ögrenci geldi,üstelik kuşu da kesmemişti.Hoca sodu:
  "Oglum,kuşu neden kesmedin,bak arkadaşların hepsi kestiler,yoksa kimsenin göremeyecegi yer bulamadın mı?"
  "Evet hocam,insanların göremeyecegi yer ben de buldum,ama Allahın göremeyecegi bir yer bulamadım.O nedenle kuşu kesemedim."
  Bu cevap diger ögrencilerin akıllarını başlarına getirdi.Yaptıkları dikkatsizligi anladılar.Hepsi biliyordu,Allahın göremeyecegi yer olmadıgını,ama önemli olan onu düşünebilmekti...
  Evet... Çok düşündürücü bir hikaye...AllAHın göremeyecegi hiç bir yer ve hiç bir şeyin olmadıgını unutmama dilegile her kese iyi bayramlar...

4 Ekim 2014 Cumartesi

Huzur ve mutluluk


 Huzur ve mutluluk nedir biliyormusunuz?İnsanlar huzurun,mutlulugun kıymetini çogu zaman anlayamazlar...Çünki huzurlu ve mutlu oldukları zaman bunun huzur ve mutluluk oldugunu bilemezler...Çok karmaşık oldu galiba:)
  Şöyle söyleyeyim;huzur ve mutluluk yaşanabilen degil,genelde hatırlanabilen bir hisstir,duygudur...Yani mutlu oldugumz an bunu anlayamadıgımız,bir zaman sonra o anı hatırlayarak"o zaman ne kadar mutlu olmuştum"dedigimiz çoktur bence...
  Bir tüccar kölesiyle beraber bir gemiye binmişti.Fakat köle hiç deniz yolçulugu yapmamıştı.Gemi küçük bir dalgayla bile sarsıldıgında köle korkusundan tir tir titriyordu.Kölenin her fırsatta sızlanması tüccarın da keyfini kaçırıyordu.Yolcular arasında bulunaan orta yaşlı bir adam yavaşca zengin tüccarın yanına yaklaştı "izin verirseniz onu sustururum"diye köleye işaret etti.
  Tüccar izin veriyorum deyince yabancı adamla tayfalar arasında bir konuşma geçti.Az sonra geminin dört tayfası köleyi apar topar kucaklayıp denize attılar. Zavallı köle bir yandan suya batıp çıkıyor öte yandan bagırarak yardım istiyordu.
  Birkaç dakika içinde tayfalardan ikisi denize atlayıp köleyi yakaladılar.Denizden çıkarılan köle artık sessisce uslu uslu oturuyordu.Ondakı deniz korkusu geçmiş fırtına endişesi ruhunu terk etmişti.Yabancı yolcunun bu garip davranışı tüccarı hayrete düşürmüştü.
  "Ey yabancı,bu yaptıgın işin hikmeti nedir?"diye sordu.Yolcu gülümseyerek şöyle dedi:
  "Köle suda bogulmanın sıkıntısını hissetmiyor,gemideki huzurun degerini anlamıyordu.İşte huzur ve mutluluk böyledir.Bir felakete ugramayan onun kıymetini bilemez!"

Çocuk bakımı


 Çocuklarımı saatlerce hayranlıkla seyredebilirim.Her anne gibi ben de çocuklarım için en iyisini istiyor,onları en iyi şekilde yetiştirmek için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.Onlara karşı bir sürü sorumluluklarım var...Onlar o kadar aciz ve bana muhtaclar ki...Onlar Rabbimin bana en kiymetli emaneti ve onlara iyi bakmak bana düşüyor...Onların psikolojileri,ahlakları,saglıkları,gelişimi benim için çok önemli.Saglıklı büyümeleri için öncelikle günlük ihtiyaclarını düzenli bir şekilde gidermek lazım...
 Günlük ihtiyaclar dedigimizde çocukların beslenmesi,uykusu,banyosu,oyunları ve s.geliyor akla.Çocuklarımın beslenmesine çok dikkat ederim.Öncelikle besinlerin dogal olması benim için önemli.(Market raflarından ürün almamaya dikkat ediyorum.)Sonra da çocuklarımın damak tadına hitab etmesi...
 Her akşam uyku öncesi banyo yaptırırım.Banyodan önce dişler fırçalanıyor.(Çocuklarımın diş bakımına bebeklikden başladım.İlk dişleri çıkınca tülbentle silmeye başladım.1 yaşından sonra florürsüz yutulabilen diş macunları kullanmaya başladık.)Banyo sonrası bebek losyonu kullanarak hafifce ciltlerini nemlendiririm.Sonra ütülenmiş kiyafetlerini giydirip yatırırım.Ve bu yıllardır böyle devam ediyor.Çocuklarımın uykusu benim için önemli oldugu için akşamları dışarı çıkmamaya dikkat ederim.
 Çocuk bakımı dedigimizde kiyafetleri de konuşmak lazım.Çocuk kiyafeti seçiminde kiyafetlerin %100 pamuklu olmasına,çabuk yıpranabilen olmamasına dikkat ederim.


Hz.Mevlanadan güzel sözler

*Bir kişi Allahtan başka kimseye ihtiyacı olmadıgına inanırsa;Allah da onu başkasına muhtac etmez.
*Birisi güzel bir söz söylüyorsa bu,dinleyenin dinlemesinden,anlamasından ileri gelir.
*Can,aşktan binlerce edep ögrenmede,öylesine edepler ki mekteplerde okunup ögrenilmesine imkan yok.
*İnsaf et,aşk güzel bir iştir!Onun bozulması,güzelligini kaybetmesi,tabiatın kötü niyetli oluşundadır.
*Her dil,gönlün perdesidir.Perde kımıldadı mı,sırlara ulaşılır.
*Hiçbir mal sizin degil,neyi bölüşemiyorsunuz?Hiçbir can sizin degil,niye dövüşüyorsunuz?
*Her zaman dogruyu söyle,ama her zaman her dogruyu degil.
*Hırs insanı kör ve ahmak eder.Bilgisiz hale sokar da ölümü kolaylaştırır.
*Herkes dışını süslerken,sen içini,kalbini süsle.Herkes başkasının ayıbını araştırırken,sen kendi ayıplarınla meşgul ol.
*İnsanları iyi tanıyın,her insanı fena bilip kötülemeyin,her insanı da iyi bilip övmeyin.İstedigin kadar inançlıyım de namaz kıl,sadaka ver.
*Umut verip,güven aşılayıp da yarı yolda bıraktıgın insanın gönül sadakasını her iki dünyada veremezsin.
*Kabugu kırılan sedef üzüntü vermesin sana,içinde inci vardır.
*Kusur bulmak için bakma birine,bulmak için bakarsın bulursun.Kusuru örtmeyi marifet edin!İşte o zaman kusursuz olursun.
*Nice bilginler vardır ki gerçek bilgiden,hakiki irfandan nasipsizdirler.Bu ilim sahipleri,bilgi hafızıdır,bilgi sevgilisi degil.

1 Ekim 2014 Çarşamba

Gülümsemek



 Gülümsemek zor bişey degil aslında...Masraflı da degil...Karşılıgında ise birçok şey kazandırıyor.Kazandırdıklarını özetlersek;
-Genclik-yüz egzersizi yaptırıyor:)
-Saglık-endorfin hormonu salgılanıyor:)
-Arkadaş-gülümsedigin insanlar sana da gülümsüyor:)
-Gülümsemek bir sadakadır :)
  Aklıma gelenler bunlar...
  Gülümseme önce dudaklarımıza,sonra ruhumuza yansır...Gülümsedikce mutlu oluruz,etrafımıza da gülümseyerek bakarız.Gülümsedikce içimiz rahatlar,daha neşeli ve mutlu hissederiz kendimizi...Sıkıntıları,dertleri unuturuz...Gülümseyerek bakdıgımız insanlar da mutlu olur gülümsememizden...
 Bir köylü kadın,kocasına yemek olarak,bir parça saman önüne koyuvermiş.Adam, bagırarak,"Bu ne böyle saman mı yiyecegiz,delirdin mi sen"deyince kadıncagızın cevapı şöyle olmuş:
"Ne bileyim?Yirmi senedir yemek yaparım,saman yemedigini gösteren tek kelime bile etmedin..."
 Bu yüzden yakınlarınızdan gülümsemeyi eksik etmeyin.Çünki ona ihtiyacı olmayan yoktur.Gülümseyen insan her zaman daha iyi satar,daha iyi ögretir,daha iyi yönetir ve daha mutlu çocuklar büyütür. :)))))))))))))))