topbella

30 Aralık 2014 Salı

Disleksi


  Merhabalar.Bu gün çocuklarda sık görülen ama zamanında teşhisi konulamayan bir sorunla ilgili yazı paylaşcam sizinle...Sorunun adı"DİSLEKSİ".
  Bazı çocuklarla ilgili "Aslında çok zeki ama..."kalıplı cümle kurarlar.Bu çocuklar genelde dislektik çocuklardır.Disleksi okumayı,yazmayı ve dil ile ilgili diger becerileri etkileyen bir ögrenme bozuklugudur.Bazen okuma ve yazma ile birlikte diger ögrenme becerilerini de etkileyebilen bir sorundur.Aynı zamanda velilerin ve ögretmenlerin kafasını karıştıran bir sorundur.Nedenmi?
  Disleksi her ne kadar okuma ve yazmayı etkileyen bir sorun olsa da, diger alanları da etkileyebiliyor.Ve bu çocuklar velilerin ve ögtretmenlerin dili ile ifade etsek "çekilmez hale geliyorlar".Okuma-yazmada zorlanan çocuk her ne kadar çaba harcasa da bu sorunları çözemediginden okul onun için kabus haline geliyor,kitaplar ve defterler ona düşman oluyor.Bazen bu çocuklar "yapamıyorum" demek yerine"yapmıyorum"u daha kolay görüyorlar.Bu nedenle de ögretmenleri tarafından "haylaz"diye nitelendiriliyorlar.
  Nörologlar disleksinin sık karşılaşılan özelliklerini şöyle belirlemişler:
 -Yazılı kelimeleri ögrenme ve hatırlamada zorluk
 -b ve d harflerini,6 ve 9 sayılarını ters algılama
 -ne ve en bir birinin aynısı gibi algılama
 -3ü E,12i 21 gibi algılama
 -h ve t harflerini ters algılama
 -Okurken kelime atlama
 -Hecelerken sesleri karıştırmak,sessiz harflerin yerini degiştirmek
 -Harfleri tanımakta ve ayırt etmekte zorluk
 -Seslerle harfleri ilişkilendirmede zorlu
 -Yönergeleri bulmada zorluk
 -Kelimenin başındakı ve sonundakı harfi sesi ayırt etmede zorluk
 -Bazı çocuklar gömleginin dügmelemekte ve ya ayakkabılarını baglamakta zorluk çekebiliyorlar
 -Uzunluk ve derinlik arasındakı ilişkiyi anlayamazlar
 Evet,dislektik çocuklar beynin sol ön lobunu kullanmakta zorluk çektileri için bu sorunları yaşarlar.Aslında ise çok güclü zekalrı var.Normal insanın hayal gücünün 2 katına sahiptirler.Dislektik insanların en büyük düşmanı kitaptır.Kitapı anlamak için 5-6 kere okurlar.Aslında dislektik insanlar üstün zekaya sahipler ve birçogu dahi ve ünlüdürler.
  Hepimiz Albert Einşteinı bir dahi olarak tanıyoruz.Peki Einşteının 10 yaşına kadar okuma yazmayı ögrenemedigini biliyormuydunuz?Einştein da dislektik bir çocuktu...
  Leonardo da Vinçi...15.yüzyılda bir helikopter projesi vardı... ve o da dislektik çocuktu...Onun yazıları sadece aynadan okuna biliyordu,yani tersten yazıyordu.
  Thomas Edison...Bizi şu an aydınlatan ampülle tanıştıran kişi..." o da mı" diyeceksiniz.Evet o da...dislektikti.
  Pablo Picasso...ünlü kübist ressam...Ömrünün sonuna kadar 7 rakamını yazamamış...
  Walt Disney... Harflerle arası bozukmuş:)o da içini karikatürlere dökmüş...sonunda Walt Disney olmuş...
  Bu listeyi uzata biliriz.Bu sıraladıgımız insanlar hem dislektikti,hem de dünyanın seyrini degiştiren insanlardı...
  Dislektik çocuklar tembel veya haylaz degil.Hele geri zekalı hiç degil.Daha fazla ilgi ve dogru teşhis sorunu çözmeye yardımçı olabilir.
 Bu kadar...Sevgiyle kalın...

19 Aralık 2014 Cuma

Çocuklarda idrar kaçırma


  Çocuklarda idrar kaçırma sorunu en sık rastlanan ve mutlaka araştırılması gereken sorunlardan biridir.
 İdrar kontrolü sinir sisteminin gelişmesile paralel ilerliyor.Bebeklik döneminde idrar yapma tamamen refleksle oluyor.İdrar kontrolü ilk 5 yıl içerisinde tamamlanıyor.5 yaşından sonrakı idrar kaçırma artık normal olarak görülmüyor.İdrar kaçırmanın 2 tipi vardır:
 1-Dogumdan itibaren hiç kuru kalmamışsa birincil(primer)tip
 2-En az 6 ay kuru kaldıktan sonra idrar kaçırmaya başlamışsa ikincil(sekonder)tip idrar kaçırmadan söz ediliyor.
 İdrar kaçırma,yani tıp dili ile enürezisin 4 çeşidi vardır:
 1-Noktürnal(yalnızca gece idrar kaçırmak)
 2-Diürnal(yalnızca gündüz idrar kaçırmak)
 3-Cronik(hem gece,hem de gündüz idrar kaçırmak)
 4-Ara sıra idrar kaçırmak(bu tür çocuklar genellikle bazı nedenlere baglı idrar kaçırıyorlar.Örnegin bazı hastalıklara baglı,yeni bir kardeş dogdugunda ve s.)
  Enürezis nedenleri nelerdir?
 1-Çocuklarda genetik ola bilir.İdrar kaçırma öyküsü olan çocukların anne ve babalarında da genelde böyle bir öykü vardır.Anne ve babadan birisinde idrar kaçırma öyküsü varsa çocukta %45,her ikisinde varsa %77 oranında çocuk da bu sorunu yaşayacaktır.
 2-Bu çocukların gece uykuda mesane dolulugunu hissetmesi yetersiz,mesane kapas,itesi küçük,uyku derinlikleri fazladır.
 3-Bu çocukların 1/2sinde şeker hastalıgı,böbrek hastalıkları,mesane hastalıkları,bagırsak hastalıkları gibi sorunlar saptanmaktadır.
 4-Psikolojik sorunlar oldukca karmaşıktır.Duyulan kaygı,anneye ve ya babaya karşı duyulan öfkenin dışa vuruşu,bir savunma mekanizması sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
  Bazen kardeşi dogumu ile birlikte herkesin bebege olan ilgisinden dolayı bebek olma istegi,kardeşe duyulan saldırgan duyguların ifadesi,bazen aşırı temiz ve titiz anneye karşıpasif agresif bir tepki niteligi taşıyabilmektedir.Ailedeki ölümler,ayrılıklar,geçimsizliklerin yaratcagı anksiyete,ailenin aşırı koruyucu ve hoşgörülü tutumu çocukta bebek kalma egilimi enürezis belirtisi ile kendini göstere bilir. Sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan aile içinde yeterli duygusal etkileşimden yoksun,uyumsuz,içine kapanık çocuklar daha çok rastlanıyor.
  Teşhis ve tedavi nasıl olmalı?
 -İdrar kaçıran çocuklarda ilk olarak idrar tetkiki yapılması gerekiyor.
 -Ultrasonografile böbreklerin ve idrar yollarının degerlendirilmesi gerekiyor.İdrar kaçırmasına sebep olabilecek hastalık varsa önce bu hastalıgın tedavi edilmesi gerekiyor.
  Geceleri idrar kaçıran çocuklarda her hangi altta yatan neden bulunmazsa enürezis tedavisine başlanır.Enürezis tedavisinin bir kaç basamakta yapılması gerekiyor.
 İlk önce aileye danışmanlık vermek gerekiyor.Çünki bu tedavide ailenin tutumu çok önemlidir.Aile çocugu cezalandırmamalı,bundan utanç duymamalıdır.Bu durumda hem ceza,hem de sevecenlikle ödüllendirmek iyi bir yol degildir.Aileye sunulan diger önerilerin başında sıvı kısıtlaması var.Bu çocukların akşam yemeginden sonra sıvı tüketmemesi gerekiyor.İkinci öneri geceleri en az bir kez uyandırılmalarıdır.Bu önerilere en az bir ay uyulması ve idrar kaçırma takvimi çizilmesi öneriliyor.Takvim 1 ay için yapılıyor.Takvim 4 haftayı ve haftanın günlerini gösteriyor.Çocuk idrar kaçırdıgı zaman bulut işareti,kuru kaldıgı zaman güneş ve ya gülen yüz işareti çizilerek teşvik ediliyor.Dogal olarak çocuk hep güneş çizmek için ugraşacaktır.
  Sıvı kısıtlaması ve gece uyandırma ile azalmayan idrar kaçırmalarda "alarm pedi"kullanılıyor.Gece yatmadan önce çocugun iç camaşırına bir algılayıcı yerleştiriliyor.Çocugun baş ucunda duran alarma baglı olan bu ped ıslandıgı zaman çalmaya başlıyor.Çocugun her altını ıslatmasında çalan zil çocukta şartlı refleks oluşmasına neden oluyor.Sonrakı günlerde çocuk kendisi uyanabiliyor.
  Bu yöntemler de sonuç vermezse,ilaç tedavisi başlamak gerekiyor.Genelde idrar kaçırma yaşla giderek azalıyor ve %99 oranında kayboluyor...
  Sevgiyle ve saglıkla kalın... Umarım yararlı olmuştur...

17 Aralık 2014 Çarşamba

Pnömoni


  Son günlerde alt solunun yolu enfeksyonlarının sayısı artmış durumdadır.Alt solununm yolu enfeksiyonlarından pnömoni sıklıkla çocuk ve yaşlı hastalarda rastlanmaktadır.Halk arasında zatürre,tıp diliyle pnömoni olan bu hastalıgın etkenleri bakteriler,virüsler,nadiren de parazitler ola biliyor.
  Pnömoni akcigerlerde alveol adı verilen hava dolu keseciklerde iltihap oluşmasına denir.Alveoller iltihap hücreleri,kan damarlarından gelen serum sıvısı ile doldugundan,hava içerigini kaybeder ve normal işlevlerini yerine getiremezler.
  Pnömoni genelde bagışıklık sistemi zayıf bireylerde rastlanmaktadır.Pnömoni için risk faktörleri aşagıdakılardır:
 1-İleri yaş
 2-Sigara kullanımı
 3-Soguk havaya maruz kalma
 4-Kronik akciger ve kalp hastalıgı öyküsü
 5-Bilinç bulanıklıgı ile seyreden bazı nörolojik hastalıklar
 6-Yabancı cisim aspirasyonu
 7-Alkolizm ve ya madde bagımlılıgı
  Pnömoni ya hasta kişiden saglam kişiye,ya da insanın kendi vücutundakı mikroplerın akcigerlere ulaşmasıyla oluşa biliyor.
  Pnömoni genelde üst solunum yolu enfeksyonlarını takiben başlar,2-3 gün süren yüksek ateş,üşüme,titreme,halsizlik,öksürme,balgam çıkarma,solunumla birlikte gögüs üzerinde hissedilen batıcı tarzda agrı,hızlı nefes alıp verme ile devam eder.Hastalık ciddi duruma ulaştıgında nefes darlıgı ortaya çıkar.Hastanın şikayetleri,fizik müayene bulguları,kan analiz sonuçları doktorun pnömoni teşhisi koymasına yardımcı oluyor.Hastalıgın ciddiyet durumuna göre doktor hastanın evde ve ya hastanede tedavisini sürdürüp sürdüremeyecegine karar verir.Pnömonili hastalarda hemen uygun antibiyotik tedavisine başlanması gerekiyor.
  Sevgiyle ve saglıkla kalın...

12 Aralık 2014 Cuma

Güclü hafıza için...


  Hafıza bilgiyi depolama,saklama ve sonrasında geri çagırma yetenegi olarak tanımlanıyor.Hafıza aşamalarını şöyle sıralaya biliriz:
 1-Kodlama ve kaydetme,yani alınan bilginin işlenmesi ve birleştirilmesi
 2-Depolama,yani alınan bilginin kaydının oluşturulması
 3-Geri çagrılma ve hatırlama,yani aktivite ve ya herhangi bir ipucunun bilgiyi depodan geri çagırması ve hatırlatması
  Yaşam boyu ögrendigimiz her şey beynimizdeki nöronlar arasındakı elektriksel ve kimyasal harflerle yazılıdır.İnsan beyni kütüphaneden faklı olmayan bir dosyalama sistemi gibi çalışıyor.Bütün bilgiler ayrı ayrı dosyalar şeklinde depolanmış,sık kullandıklarımız daha önde,ara sıra kullandıklarımız daha geride ...Bazı dosyaları tamaamlanmış kabul ederek kapatırsak oraya artık veri yükleyemeyiz.Bu genelde degişimi sevmeyen insanlar için geçerlidir,hep aynı kalır,mevcutla yetinirler.
  Aslında insanı insan yapan hafızasındakı bilgilerdir...Peki bizim için çok degerli olan bu hafızamızı korumak için neler yapmalıyız?
  Uzmanlara göre,beyin fonksyonlarının zayıflamasının beyin hücrelerinin miktarının azalması ile bir ilgisi yoktur.Hafıza için önemli olan hücreler arasındakı baglantıların iyi çalışmasıdır.Beyin fonksyonlarının zayıflamasını önlemek için beyni sürekli çalıştırmak gereklidir.Bu da hücreler arasındakı iletişimi sürekli canlı tutmaya yardımçı olacaktır.Monoton bir yaşantı beynin birinci düşmanıdır.Farklı şeylerle ugraşmak,her gün bir şeyler ögrenme gayreti içinde olmak beynimizi canlı tutmaya yardımçı olacaktır.
  Kaliteli bir hafıza için gereken unsurları sıralarsak:
 -Beynimizi güclü tutmak istiyorsak biligileri 5N1K kuralına göre beynimize yazmalıyız."Kim,ne,nerede,ne zaman,niçin,nasıl"kuralına göre beynimize yazılan bilgiler,beş duyu ile beyne kayd edildiginden kolay unutulmaz ve hemen hatırlanabilir.
 -Ögrenirken iyi konsantre olmak çok önemli.Dikkat edilmeden dinlenen biligiler kuma yazılmış gibidir,hemen silinir.
 -Ögrenilen bilileri önemsedigimiz zaman unutulması daha zor olacaktır.
 -Akılda tutma teknikleri de güclü hafıza için çok önemlidir.
 -Ögrenirken duygusal boyut da çok önemli...
 -Unutmamak için not etmek çok önemli...
 -Hafızamızı canlı tutmak için tekrar çok önemli...
 -Kaliteli bir hafıza için uyku da çok önemli.Uykunun RM döneminde beyin aktif çalışır,bilgi işlem ve arşivleme yapar.
 -Kaliteli bir hafıza için kaliteli beslenmeye de ihtiyacımız var.B grubu vitaminler,E vitamini,folik asit,demir,omega3 yagları,A ve K vitamini beynimiz için çok önemlidir.B grubu vitaminler ve E vitamini beynimizi serbest radikallerin etkisinden koruyor.
 Omega 3 beyin fonksyonlarında önemli bir role sahiptir,davranış ve bilişsel olaylarda etkilidir.Eksikliginde dikkat eksikligi,depresyon ve ögrenme bozuklugu oluşuyor.
 Su da beynimiz için çok önemlidir.Susuzluk beyinde kortizol denen bir hormon salgılanmasına neden oluyor.Bu hormondakı artış beynin depolama alanının küçülmesine ve dolayısıyla hafızanın azalmasına neden oluyor.
  Bu kadar... Sevgiyle ve saglıkla kalın...

11 Aralık 2014 Perşembe

Çocuklarda tırnak yeme alışkanlıgı


  Tırnak yeme çocuklarda en sık rastlanan davranış bozukluklarından biridir.Çocukların yaklaşık üçte birinde farklı yaş dönemlerinde tırnak yeme alışkanlıgı görülmektedir.Aslında tırnak yeme alışkanlıgını yaş dönemi olarak ayırırsak,2 gruba ayıra biliriz:
 1-Erken çocukluk dönemi(3-5 yaş)
 2-Okul dönemi
  Erken çocukluk dönemindeki tırnak yeme alışkanlıgının nedenlerini aşagıdakı gibi sıralaya biliriz:
 1-Özgüven eksikligi
 2-Kendini iyi ifade edememesi sonucunda ortaya çıkan öfkenin bastırılması
 3-Çocugun korku ve kaygıları
 4-Çocugun aile içinde otoriter bir egitimle bastırılması
 5-Aile içinde yaşanan anlaşmazlıklar ve problemler
 6-Kardeş kıskanclıgı ve ya başka bir şekilde kendini gösteren kıskanclık
 7-Çocugun sevgi eksikligi hiss etmesi
 8-İlgi eksikliginden dolayı çocugun kendini yalnız hissetmesi
  Okul dönemindeki çocuklarda ise daha farklı nedenler sıralaya biliriz:
 1-Ailede ve okulda sürekli mükemmel olamama korkusu
 2-Ögretmen tarafında cezalandırılma korkusu
 3-Sosyal ortamda yaşanan problemler
 4-Başarısız olma korkusu
 5-Okul ve ya ev degiştirmek
  2 yaşında bir çocukta tırnak yeme alışkanlıgı çok nadiren de olsa olabiliyor.2 yaşında bir çocuk tırnagını yiyorsa bunun bir nedeni ola bilir ve ya olmayabilir.Genelde bir nedeni yoktur.Bu yaş çocuklar meraktan ve ya sıkıntıdan bir süre yapa bilirler.Altını çiziyorum"bir süre"...Çünki bu yaş çocuklar bazı alışkanlıkları edinir ve kısa sürede unuta bilirler.Bu yaş grubundakı bu alışkanlıklar genellikle bilinçsiztir.
  3-5 yaş grubunda ise,yani erken çocukluk döneminde ise yukarıda sıraladıgız nedenlere baglı olarak ortaya çıkabilir.Bu konuda biz ebeveynler neler yapabiliriz?
 -İlk önce bu davranışı ortaya çıkaran nedeni bulup ortadan kaldırmalıyız...
 -Davranış kalıplaşmadan müdahele edersek daha başarılı oluruz...
 -Çocuga duygu ve düşüncelerini daha rahat ifade edebilecekleri bir ortam saglaya biliriz...
 -Çocugun korku ve kaygılarını bizimle paylaşa bilecekleri bir ortam saglaya biliriz...
 -Çocuklaro korku ve kaygı yaratan ortamlardan uzak tuta biliriz...
 -Çocuk bu davranışı ilgi çekmek için yiyorsa tırnak yedigi sırada onu görmezden gele biliriz...
 -Çocuk tırnak yedigi sırada dikkatini farklı bir yöne çeke biliriz...
 -Çocukla bir yetişkin gibi konuşarak tırnak yemenin iyi bir davranış olmadıgını,böyle tırnakların hoş görünmedigini,tırnklarını yemezse onların daha bakımlı olabilecegini anlata biliriz...
 -Çocugumuza tırnak bakımının önemini anlata biliriz...
 -Çocugumuza bunu yapmamasını sık sık hatırlata biliriz...
  Bazı annelerin yaptıgı acı sürmek,oje sürmek gibi önlemler çok yanlıştır ve sonuç alınamaz.Bu önlemler çocugu daha da üzerek onu inatçı hale getirebilir.Her zaman söyledigim gibi sevginin ve ilginin çözemeyecegi bir sorun yoktur bence...
 Bu kadar...Umarım bilgilendirici olmuştur...

10 Aralık 2014 Çarşamba

Hesap günü

Merhabalar.Hiç hesap gününü düşündünüzmü?
  Hiç süphesiz vakti geldiginde Yüce Mevla(cc)tarafında hesaba çekilecegiz.Zerre kadar da olsa yapılan her iyilik ve kötülük karşılıgını bulacak.O büyük hesaptan önce,bu dünyada kendimizi hesaba çeksek nasıl olur?
  İslam alimlerinden Şibli Hazretleri,cemaatiyle birlikte sohbet ederken daima,"Hesaba çekilmeden önce dünyada kendinizi hesaba çekin!"şeklinde uyarırmış etrafındakileri.Her ddersine,her vaazına bu cümleyle başlayan Şibli Hazretlerine bir gün birirsi,"Her konuşma başında'Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin!'diye konuşuyorsunuz.Biz burada kendimizi hesaba çekersek,sanki ahirette bir daha hesaba çekilmeyecekmiyiz?"diye sorar.Şiblinin cevabı şöyle olur:"Evet,burada kendini hesaba çekerek yaşayan,orada hesaba çekilmeyebilir.Buradakı hesabı kafi görülebilir.Efendimiz(sas)'Hasibi kable en tühasebu!'buyurmuştur.Yani hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çek!"
  Cevabı alan kişi,Şibli Hazretlerinin söyledigi bu sözü kendine düstur edinir,her an kendini hesaba çekerek tertemiz bir hayat yaşamaya başlar.İbadetlerini büyük bir dikkatle yerine getirir.Günahlardan kaçınmaya elinden geldigince gayret eder.Kısacası ahirette hesabını vereneyecegi şeyleri dünyada yapmamaya gayret eder.Hal böyleyken bir gece rüyasında hocasını görür.Şibli Hazretleri,bindigi beyaz bir atla göklere dogru uçub gitmektedir.Peşinden seslenir:"Dur!Ne olur birazcık dur da ben de geleyim seninle!"Hocasını cevabı şöyle olur:"Ben bu hapishaneden yeni kurtuldum,bi daha beklermiyim burada!"
  Gördügü rüyanın manasıonı ögrenmek için sabah kalkar kalkmaz hocasını ziyarete giden talebe kapıdakı cenazeyi görünce,onun Hakka kavuştugunu anlar.Hocasını rüyasında görmeyi gönülden diler.Dua ile yatagına uzanır,rüyasında hocasını karşısında bulur.İlk sorusu,hep merak ettigi konudan gelir:"Dünyada kendini hesaba çekerek yaşadın,orada hesaptan kurtuldunmu?"Cevap şöyle olur:"Melekler beni hesaba çekmek için karşıma gecti.Konuşmaya başladık.Bu sırada Rabbimden hitab geldi'O kuluma hesap sormayınız.Çünki hayatta iken hesabını kendisi yaptı.Buraya tertemiz bir amel defteriyle geldi.'Bu hitaptan sonra melekler kayboldu".Ardından Şibli Hazretleri talebesine şöyle söyler:"Burada hesaba çekilmek istemiyorsan,kendini orada hesaba çekmeyi ihmal etme.Hesabını veremeyeceginiz işlerle buraya gelmeyin."
  Evet...Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarken,işlenen günahlar üzerine tefekkür etmezken,bu günahlarala kendi içimizde bu mühasebeye girişmezken nasıl olacak bu iş???O halde ölüm gelmeden ölmeli...Ömür muhasebesini dünyadayken yapmalıyız.............

9 Aralık 2014 Salı

Hayal ve Gerçek


  Hayal kurmayı severmisiniz?Ben çok severim...Hani diyorlar ya her insanın yapabilecekleri kapasitesi ile orantılıdır...Kapasitemiz ile nasıl işler,ne büyüklükte işler yapabilecegimizin sınırını ise hayallerimiz belirler...
  Biz hayallerimiz kadar işler başarırız..."En fazla iş başaranlar en çok hayal kuranlar olabilir"diyor Stephen Leacock...Evet,büyük işleri başaranlar hep büyük hayalleri olanlar olmuştur.Çünki her hayal gerçek için bir adım atmaktır.Ne alakası var diye soracak olursanız ben şöyle cevap veririm;Hayaller insanı motive eder...Bir hayal kurdugunuzda onu hayata geçirmek için çabalarsınız,ona ulaşmak için bütün güclerinizi seferber edersiniz...Eger hayalleriniz çok büyükse onunla yatar,onunla kalkarsınız...Aklınızda "o",fikrinizde "o" olur...Ve bu hayalin gerçekleşmesini çok istediginiz için farkında olmadan dua edersiniz...Hem istek,hem çaba,hem de dua sonunda bu hayalin gerçek olmasını saglar...
  Hayal kurmak,düş gücü çok önemlidir.Bir insan çok bilgilere sahip olabilir,ama hayalleri yoksa bu bilgilerinerede kullanabilecegi fikrine sahip olmayacaktır.Örnegin,fransız yazarı Jules Verne güclü düş gücüne sahip bir insandı...1828-1905 yıllarında yaşamış bir yazar...Dünya buhar gemileri ile ilk kez onun romanları sayesinde tanışmıştı..."Dünyadan Aya","Ayın çevresinde seyahet","Balonla beş hafta","Dünyanın merkezine seyahat","Denizler altında bin fersah" ve bir çok başka romanları bilimsel buluşlara ilham kaynagı olmuştur...
  Hayatımızda büyük şeylerin gerçekleşmesini istiyor isek önce düş gücümüzü kullanarak buna zemin oluşturmamız gerekir."Hayallerimiz bir şeyleri ekip biçecegimiz tarlamızdır."diye okumuştum bir yazıda...Ve bu tarlanın büyüklügünü,bu tarlada neler yetiştirecegimizi sadece biz belirleriz,bizi kimse sınırlayamaz...Bize engel koyulabilir,hayallemize asla...

4 Aralık 2014 Perşembe

Bronşiolit


  Havaların soguması ile birlikte solunum yolu enfeksiyonlarında artış görülmektedir.Solunum yolu enfeksiyonları arasında çocuklarda daha sık bronşiolit vakaları rastlanmaktadır.Nedir bronşiyolit?
  Bronşiolit akcigerde küçük hava yollarının iltihabi hastalıgıdır.Bronşiolite sebep olan mikroorganizmalar genelde virüslerdir.Bronşiolit de soguk algınlıgı gibi hafif öksürük,burun akıntısı,hafif ateşle başlar.Önce hafif başlayan öksürük giderek şiddetlenir ve hırıltılı solunum ortaya çıkar.Bazı hastalarda daha da agırlaşa bilir ve nefes darlıgı,kalp hızının artması,burun kanatlarının solunuma eşlik etmesi,nefes alıp verirken kaburga aralıklaında çökme ortaya çıkabilir.Soluk alıp vermede sıkıntı oldugu için bebekte huzursuzluk ortaya çıkar ve dolayısıyla beslenme engellenir.
  Bronşiolitin etkeni genelde virüsler oldugu için antibiyotik kullanılmamalıdır.Sadece destekleyici tedavi uygulanmalıdır.Aynı zamanda nemli oksijen tedavisi ve solunum sıkıntısını gidermek için bronş genişletici ilaçlar,sekresyon(balgam) varsa balgamı yumuşatıp atılımını kolaylaştıran ilaçlar ve sıvı kaybını önlemek için sıvı tedavisi uygulanmalıdır.
  Bronşiolite ek olarak orta kulak iltihabı ve ya başka bir enfeksiyon varsa antibiyotik kullanımı önerilir...
  Saglıkla kalın...

27 Kasım 2014 Perşembe

Çocuklarda saldırganlık


  Saldırganlık küçük çocuklarda bir tepki şeklidir,fiziksel bir tepkidir.Bu tepki her zaman ortaya çıkmaz,bir nedeni vardır.Saldırganlıgın çeşitleri bunlardır:
 1-Sözel saldırganlık(4-5 yaşlrında sözel saldırganlık ortaya çıkar)
 2-Fiziksel saldırganlık(Fiziki güc kullanarak başkalarına zarar vermesi şeklinde ortaya çıkar)
 3-Pasif saldırganlık(Başkalarını rahatsız etmek,somurtmak,pasıf engelleme,kasıtlı beceriksizlik,kasıtlı unutma,engelleme,erteleme şeklinde olabilir)
 4-Aktif saldırganlık
  Saldırganlıgın nedenleri:
 -Dil gelişimi aşamasında olan çocuk kendini iyi ifade edemedigi için,etrafındakı insanlar tarafından anlaşılmadıgı için saldırgan olabiliyor;
 -Çocuk yapmak istedikleri konusunda sürekli engelleniyorsa saldırgan ola biliyor;
 -Aile içerisindeki sorunlar,ilgi ve sevgi yetersizligi çocugun salşdırgan davranmasına neden olabiliyor;
 -Ailenin bazen çok otoriter,bazen de aşırı hoşgörülü olması çocukta saldırganlıg davranışları oluştura biliyor;
 -Çocugun çevresindeki degişiklikler,anne-baba boşanması bu davranışlara neden olabiliyor;
  Bebeklik döneminde aktif saldırganlık ön plandadır.Bebek ihtiyacları karşılanmadıgı zaman öfkelenir,aglar,elini ,kolunu, ayagını saga-sola atar,morarır.Ayaklandıgı zaman oyuncaklarını atar,arkadaşlarına,yakınlarına vurar,ısırır,bagırır ve bu şekilde tepkisini gösterir.Zamanla bu saldırganlık yatışa da bilir,arta da bilir.Bunu anne-baba ve yakınları belirler.Çünki yenidogan küçük bebek güven duygusunu annesinden alır.Güven duygusu ilk dogdugu günden gelişmeye başlar.Bebek annesine güvendigi kadar etrafındakı insanlara güven duyar.Bu güven duygusunu annesinin davranışları,onun ihtiyaclarını gidermesi oluşturur.Karnı acıkınca doyurulmaya,altı pislenince temizlenmeye,dokunsal temas,sevgi dolu bakışlara ihtiyac duyar bebek.Bu ihtiyaclar gecikmeden,zamanında yerine getirilirse anneye güven hisseder ve dolayısıyla kendini güvende hisseder.
  2-3 yaş dönemi,çocugun kendisinin ve dış dünyanın farkına vardıgı ve ögrenme,keşfetme isteginin dorugunda oldugu dönemdir.Kendisi yemek ister,oyuncaklarını kendisi almak ister,eşyaları karıştırır,koltuga belki 20 kez iner- çıkar,hoplar- zıplar.Eger aile çocugu engeller,her hareketini uyarır,çocuga zarar gelecek endişesi ile korumacı,müdaheleci davranırsa,çocugun güveni kırılır,dünyayı tehlikeli yer olarak algılar ve yeni girişimlerde daha temkinli olmaya çalışır.Anne-baba gerekli güvenlik önlemlerini alarak,çocugun anlamayacagı şekilde onu koruyarak ona kendini geliştirmek için alan sunmalıdır.Çocuk kendini yerlere ata bilir,saldırgan davrana bilir.Anne-baba bu durumda sakin kalıb,bazen yaşına uygun konuşmalar yapabilir çocuga,bazen de dikkatini başka yerlere odaklanmasını saglayarak,asla çatışmaya girmeyerek bu sorunlu dönemi atlatmaya çalışmalılar.
  Çocuklarda saldırganlıgı önlemek için önce saldırganlıga yol açan nedenleri iyi gözlemlemek lazım.Bunun için çocukla zaman geçirmek,onunla oyun oynamak,televizyon ve bilgisayar önünde geçirdigi zamanı kontrol etmek,hangi çizgi filmlerini izledigini bilmek iyi ola bilir.Çocukları saldırgan davranışlardan dolayı cezalandırmak dogru yol degil.En iyisi onu başka yönlere teşvik etmek,ödüllendirmek,ona kendini güvende hissettirmek,sevildigini hissettirmek,önemli oldugunu hissettirmektir.Çocugun saldırgan davranışları da görmezlikten gelinmemeli,tolerans gösterilmemelidir,cezalandırma yolu degil,"sevgi yolu" seçilmelidir...

21 Kasım 2014 Cuma

İbretli hikaye


  Abbasi halifelerinin beşincisi Harun Reşid,sarayının bahçesindeki bir gülfidanını çok begenir.Yapragı,kokusu,görünüşüyle dikkatini çeken gülü özel bakıma alması için bahçıvana emir verir.Bahçıvan gülün üzerinde titremeye başlar.Ancak sakınan göze çöp batar misali bir sabah gülün dalına konan bir bülbül,ne kadar yaprak varsa hepsini gagalayarak yere düşürür.Bahçıvan tek yapragı bile kalmamış gülün başında kala kalır.Bir süre sonra korku içinde halifenin yanına gelir:
  Sultanım der,üzerine titrediginiz gülün yapraklarını bir bülbül gagalayarak yere dökmüş,tek yaprak bırakmamış.
 Harun Reşid,telaş etmeden cevap verir:
  Üzülme efendi üzülme,bülbülün yaptıgı yanına kalmaz.
 Rahat bir nefes alan bahçıvan işine döner,bir gün bakar ki,bir yılan bülbülü yakalmış,yutmak üzere,otların arasında kayıp gidiyor.
 Heyecanla halifeye gelir:
  Sultanım der,bülbülü bir yılan yakalamış,yutarken gördüm.
 Sultan yine telaşsız:
  Merak etme efendi der,yılanın yaptıgı da yanına kalmaz.
 Bahçıvan işine döner,bir ara bahçede çalışırken otların arasında yılanı görür.Heme elindeki kürekle yılanı öldürür.
 Sevinçle halifeye durumu anlatır.
  Sultanım der,bülbülü yakalayan yılanı ben de bahçede küregimle öldürdüm.
 Harun Reşid yine de sakin:
  Bekle efendi bekle der,senin de yaptıgın yanına kalmaz.
 Nitekim çok geçmez bahçıvan hatalar yapar,yakalayıp halifenin huzuruna çıkarırlar,cezalandırılmasını isterler.Halife emir verir:Atın zindana.Hemen yaka paça zindana dogru götürürken geriye dönen bahçıvan şunları söyler:
  Sultanım der,bülbülün yaptıgı yanına kalmaz dediniz,onu yılan yuttu.Yılanın yaptıgı yanına kalmaz dediniz,onu ben öldürdüm.Şimdi benim yaptıgım yanıma kalmıyor,sen beni zindana attırıyorsun.Herkesin yaptıgı yanına kalmıyor da seninki mi kalacak?Demek sana da bir yapan çıkacak,öyle ise sen bana yapma ki bir başkası da sana yapmasın.Harun Reşid,dogru söyledin diyerek bahçıvanın salıverilmesini emreder...

20 Kasım 2014 Perşembe

Zihinsel engelli çocuklarla iletişim


  İletişim insan toplumu için çok önemli ve aynı zamanda günümüz koşullarında maalesef giderek zorlaşan bir faktördür.İnsan toplumu için iletişim yeme-içme-uyuma kadar önemlidir.Çünki iletişim bütün insani ilişkileri içine alıyor ve toplumun gelişmesi için çok önemlidir.İletişim bir insanın kendi başına gideremeyecegi ihtiyaclarını bir başkasının yardımı ile gidermesinde de çok önemlidir.
 İnsanlarla iletişim kurmak bir birini anlama sürecinde merdivenin ilk basamagı gibidir.Karşılıklı olarak konuşmak,yüz mimikleri,el hareketleri,ses tonu iletişimde çok önemlidir.Her yaş grubunun iletişim becerileri farklıdır.Yetişkin insanlarla iletişim kurarken ögüt verme tarzını kullana biliriz.Çocuklarla ise bu şekil iletişim gecerli degildir.Çocuklar ögüt dinlemeyi,suçlanmayı,sorgulanmayı sevmezler.Çocuklara kendilerini keşfetmek için ortam hazırlamak,kendilerini ifade etme imkanı saglamak,onları sabırla dinlemek,iyi bir ses tonu ile konuşmak gererekiyor.Çocuklarla iletişimde çocukların özelliklerini unutmamamk gerekiyor.Çünki çocukların kavramları anlama şekilleri,olayları yorumlama şekilleri,hayal dünyaları bambaşkadır.
  Engelli çocuklarla iletişim ise daha da zordur,biraz daha çaba,daha fazla fedakarlık ve sevgi gerektiriyor.Zihinsel engelliler bir başkasına hem fiziksel,hem duygusal,hem de düşünsel olarak bagımlı yaşamaktadırlar.Bu durumdan dolayı bazı hassasiyetleri vardır.Bu çocuklarla iletişim kurarken bu hassasiyetleri ön planda tutmak,daha hassas davranmak,hoşlanmadıgı hareketlerden, davranışlardan kaçınmak iletişimi kolaylaştırıcaktır.Zihinsel engelli çocuk zeka yaşının gösterdigi yaştadır;bunu unutmamak lazım.Zamanla büyür,anlar,bazı şeyleri unutur ve etrafına ona davranıldıgı şekilde davranır.Bu çocukların kendi ihtiyaclarını gidermeyi ögrenmasi önemlidir.
  Zihinsel engelli çocuklarla iletişimde oyun çok önemlidir.Oyun çocugun fiziksel ve zihinsel fonksyonlarının gelişimine,hayal gücünün gelişimine,yardımçı olur.Çocugun enerjisinin,arzu ve isteklerinin ortaya çıkmasına neden olur.Çocukla oynarken ona gereken kuralları,rolleri,cinsiyyetleri eglenceli bir şekilde ögretme imkanı buluruz.Engelli çocugun durumuna göre oyun şeklini ayarlaya biliriz.Resim çizmek,saklambaç,masal okumak,kumla oynamak,suyla oynamak,hayvan kuklaları göstererek hayvan seslerini taklit etmek,top oynamak ve s.yapıla bilir.Zihinsel engelliler genelde kendi ile "iletişim"içindedir.Oyun oynarken kendi başına degil,çevresindeki insanlarla alişveriş içinde olması yeni kurallar ögrenmesine yardımcı olacaktır.Çevresindeki insanlarla oynarken empati duygusu gelişcektir,yeni davranışlar ögrenecek ve uygulayacaktır.Oyunla birlikte becerileri gelişecektir...
  Bu kadar...Sevgiyle ve saglıkla kalın...

17 Kasım 2014 Pazartesi

Çocuk terbiyesinde altın kurallar


  ALLAH'ın(c.c)insanlara lütfettigi sayısız nimetlerden birisi de evlat sahibi olma nimetidir.Aynı zamanda her insanı da tertemiz ve berrak,işlenmeye hazır kiymetli bir mücevher suretinde yaratmıştır.Ve bu da her insanın iyilige de ,kötülüge de istidadının bulundugunu ve hangi inanç ve kültürden beslenirse o yöne dogru meyledecegini göstermektedir.Her insan ALLAH(C.C)tarfından ona bahşedilen donanımı egitim sürecinden geçirerek geliştirmek mecburiyyetindedir.Bu konuda da esas olan da anne-babadır.
  Her insasnın karakteristik yapısı çocukluk döneminde oluşmaya başlar."Agac yaşken egilir"diyen büyüklerimiz bunu vurgulamakta ve çocugun alacagı her egitime adapte olabilecek bir yapıya sahib oldugunu hatırlatmaktadırlar.Özellikle annelerin bu egitimde rolü büyüktür."Anne bir hammaddeden istedigi heykeli yontan bir heykeltıraştır"diye okumuştum bir yazıda...Çünki çocugu kemale yükseltebilecek olan da,bedbahtlıga yuvarlayabilecek olan da anne...
  Şimdi çocuk terbiyesinde dikkat etmemiz gereken kuralları sıralayalım...
 -Çocuklarla oynamak-Onlara oyun arkadaşlıgı yapmanın hem fiziki,hem de psikolojik faydaları vardır.Hem oyun, çocukların yaratıcılık ve hayal gücünü geliştirmede çok önemli bir ünsurdur.Çocuklarla oynarken onların zihinlerini olumlu yönde etkileyebilecek sözler kullanmak da çok önemlidir.
 -Yarışma ve saglıklı rekabet,dürüstce yarışma,çocuklarda kendine güven duygusunu geliştiriyor.Sorunlardan kaçmama ve zorluklarla mücadele ögretiyor.
 -Çocukların kişiligine deger vermek-hiç kimse kendisini bir hiç olarak görmekten hoşlanmaz.Ve bu kural çocuklar için de geçerlidir.Çocuglara saygı göstermek,görüşlerini almak,seçim hakkı tanımak,onlara kendilerini degerli hiss ettirmek onların kişiliklerinin saglamlaşmasını saglar.
 -Teşvik ve ödüllendirme yönteminin,ceza ve dayaktan daha olumlu sonuçlar verdigi yeterince netleşmiş durumdadır.Çocuk sınırları çok zorlarsa,ona küsülü ve dargın davranıla bilir,ama kısa bir süre için...
 -Hürriyetini zedelemeden çocukları kontrol etmek-çocukların terbiyesinde en önemli etken onların davranış ve yaşamlarını kontrol etmek ve kayıtsız kalmamaktır.Ebeveyn çocukların gidiş-geliş saatlerini,arkadaşlık ettigi kişileri kontrol etmek zorundadır.Böylece çocugun terbiyesini garanti altına almış olacaktır.
 -Güzel örnek olma-Anne-baba çocugun yanında konuştuklarına,kullandıgı kelimelere,yaptıgı hareketlere,davranışlarına dikkat etmek zorundadır.Kesinlikle yalan söylememeli ve yalan vaadlerde bulunmamalıdır.Konuşulan sözler ve davranışlar arasındakı çelişki çocugun güvenini sarsa bilir.Anne-baba kendi yapmadıgı davranışalrı çocugunun yapmasını bekleyemez.Dolayısıyla çocukların yanında yapılan davranışlar,söylenen sözler çok hassas ayarlanmalıdır.
 -Ev içinde ibadet için yer ayrılmalı,çocugun karşısında,onu görebilecegi yerde ibadet edilmelidir.Böylece çocuk o ibadete katılabilecek ve küçüklükten ibadetin önemini anlayacaktır...
  Bu kadar... Hayırlı evlatlar yetiştirme dilegile...

14 Kasım 2014 Cuma

Depresyon ve beslenme


  Son zamanlarda en çok duydugum kelimedir "DEPRESYON"...7den 77ye her kesin dilinde "depresyon"kelimesi, elinde"antidepresan"...Nedir bu "depresyon"gerçekten?
  Depresyon,belirtileri hayata karşı isteksizlik,hiç bir şeyden zevk alamamak,bir şey yapma isteginin olmaması gibi ruh halinin oldugu bir hastalık halidir.Depresyon aslında bir beyin bozuuklugudur.Depresyon hem vücudu,hem düşünceleri,hem de duygu durumunu etkileyebilen bir bozukluktur.
  Depresyon atık günümüzün en çok rastlanan ve en büyük problemlerinden biri olarak görülüyor.Agır hayat şartları,yaşanan ani travmalar,zorlu hayat şartlarına karşı direncli bir bünyenin olmaması,hızlı hayat tarzı...bunlar depresyon nedenleri arasında...Ama bir de çogumuzun bilmedigi neden vardır kı, bu beslenmedir...Şöyle ki,beynimiz ihtiyacı olan maddeleri yeteri kadar alamadıgında işlevlerini de tam anlamıyla yerine getiremiyor.Ve bu durum kendini ya hastalık şeklinde,ya da yorgunluk,huzursuzluk,mutsuzluk şeklinde gösterebiliyor.Şöyle söyleyelim,dengeli ruh hali için serotonin,nöroepinefrin,dopamin gibi nörotransmitter adı verilen maddelere ihtiyacımız var.Bu maddelerin sentezi için ise C,B6,D,NİASİN,FOLİK ASİT gibi vitaminler gerekiyor.B grup vitaminler beynin enerjisini saglayan reaksiyonlarda görev alır.Dolayısıyla B grup vitaminlere çok ihtiyacımız var.Demir ise dopamin sentezinde gereklidir.
  Yapılan araştırmalara göre depresyonlu hastalarda folik asit,B12,B6,çınko,magnezyum,omega-3 yag asiti gibi maddelerin düzeyleri düşük bulunmuştur.Dogum kontrol hapları ile depresyon arasında ilişkinin oldugu bir araştırmayla fark edilmiştir.Şöyle ki,dogum kontrol hapları nöradrenalinin ham maddesi olan tirozin düzeyini düşürüyor,B6 vitaminin düzeyini azaltıyor.Ayrıca adet döneminde de B6 vitamin düzeyinin azaldıgı araştırmalarda görülmüştür.Bu da kadınların erkeklere oranla daha fazla depresyonda olması nedenini açıklıyor.
  Omega-3 yag asidi dopamin ve serotonin gibi maddelerin sentezinde kullanılan ham maddedir.Omega-3 ve ya balık tüketimi demans ve Alzheimer riskini azaltıyor. Kefir ve yogurt içeriginde bulunan triptofan,magnezyum ve kalsiyumdan dolayı deoresyon riskini azalta bilecek yiyecekler arasındadır.
  Ne yapmamız lazım? Beslenme sadece vücudumuzu degil,beynimizi ve ruh halimizi de etkiliyor... Bu nedenle unlu,şekerli gıdaları azaltarak ve omega-3 içeren balık tüketimini,ceviz tüketimini ön plana çıkarararak,B grup vitaminlerini eksik etmeyerek,bol sebze ve meyve tüketerek depresyondan uzak duracagız...Dogru ve dengeli beslenerek kendimizi koruyacagız...
  Depresyondan uzak ve saglıkla kalın...

11 Kasım 2014 Salı

Çocugunuzun zeka türü hangisi?


  Eskiden tek zeka kavramından bahsedilirken,şimdi çoklu zekadan konuşuluyor.Şimdilerde 8 zeka türü oldugu kabul ediliyor.Çocugumuzun egitiminde zeka seviyyesinin yanı sıra,hangi zeka türüne sahip oldugu çok önemlidir.Aşagıdakı zeka türleri vardır:
 1-Sözel zeka
 2-Sayısal zeka
 3-Görsel zeka
 4-Müziksel zeka
 5-Bedensel zeka
 6-Sosyal zeka
 7-İçsel zeka
 8-Dogal zeka
  SÖZEL ZEKA kelimeleri etkili kullanma yetenegidir.Bu zekaya sahip çocuklar hikaye dinlemeyi sever,duygu ve düşüncelerini uzun cümlelerle aktarırlar.İyi yazarlar,iyi anlatırlar,kitap okumayı,kelime oyunları oynamayı severler.Konuşurken dil bigisi kurallarına uyarlar.İkna kabiliyyetleri çok güclüdür.Bu çocuklar konuşmayı ve birinin onları dinlemesini severler.Kelimelerle ve kavramlarla konuşurlar.Sözel zekaya sahip çockların konuşturulmaya çalışması faydalı ola bilir.Bu çocuklar daha çok yazar,gazeteci ve politikacı olurlar.
  SAYISAL ZEKA(mantıksal zeka,matematiksel zeka) sebep-sonuç ilişkisi kurma yetenegidir.Bu çocuklar "neden" demeyi severler,çok soru sorarlar."Bu neden","o neden","bu nasıl","o"nasıl","o zaman o birisi nasıl"...sorularını çok severler,yani olayları kategorize ederler.Olaylar arasında baglantılar kurmaya çalışırlar.Bu çocuklar hesap yapmayı,oyuncaklarını söküp içinde ne oldugunu ögrenmeyi çok severler.Ezber yetenekleri zayıftır.Nedenini anlayamadıgı şeyi akılda tutamazlar.Bu zekaya sahip çocuklar bilim adamı,matematikçi,bilgisayar programcısı ola bilirler.
  GÖRSEL ZEKAsı üstün olan çocuklar gördüklerini akıllarında daha iyi tutarlar.Bu çocukların yaşıtlarına kıyasla çizimleri daha güzeldir.Film ve slayt eşliginde ögrenmeyi severler.Resimli kitapları severler.Renklere karşı hassastırlar.Gördükleri her şeyi akıllarında tuta bilir ve sonra çize bilirler..Bu zeka türüne sahip çocuklar mimar,fotografçı ve dekoratör olabilirler.
  MÜZİKSEL ZEKAya sahip çocuklar ritim tutmayı severler.Nota,ses tonu,anenk,melodi gibi müziksel unsurlara karşı duyarlıdırlar.Müzik egitimleri olmasa bile,melodileri hemen akılda tuta bilirler.Müzik eşliginde çalışmayı ve ögrenmeyi severler.Tempo tutma,mırıldanma,ıslık çalma,eşlik etme sevdikleri şeylerdir.Bu tür çocuklar besteçi,orkestra şefi,söz yazarı,müzik ögretmeni veya danscı olabilirler.
  BEDENSEL ZEKA bir sorunu çözmek için,bir model oluşturmak için ve ya bir şeyler üretmek için bedenlerini,ellerini,parmaklarını kullanma yetenegidir.Koşmayı,zıplamayı,mimik ve jestleri kullanmayı ,bir şeyler ,inşa etmeyi severler.El becerileri iyidir.Taklit yetenekleri vardır.Bu tür çocuklar sporcu,aktör,heykeltıraş ola bilirler.
  SOSYAL ZEKA çevresindeki insanların duygularını,isteklerini,ihtiyaclarını anlama,ayırt etme yetenegidir.Bu zeka türüne sahip olanlar insanları tanıma konusunda başarılıdırlar.Liderlik özellikleri vardır.Yüzleri çok iyi okurlar.Analiz etme,degerlendirme kabiliyyetleri vardır.Bu tür çocuklar danışman,ögretmen ve siyasi lider olurlar.
  İÇSEL ZEKA kendini tanıma yetenegidir.Güclü ve zayıf taraflarınıfark etme,kim oldugu,ne yapmak istedigi,neleri yapıp,nelerden uzak durması gerektigini bilme kapasitesidir.Bagımsız olma,bir şeylerden ders almaya yatkındırlar.Bu çocuklar düşünmeye,oturup kafa yorarak fikir üretmeye teşvik edile bilir.Psikolog ola bilirler.
  DOGAL ZEKA türüne sahip çocuklar çevre,doga olayları,ekolojik unsurlara karşı duyrlıdırlar.Hayvan beslemeyi,toprakla ugraşmayı severler.Hava tahmin konularına ilgi duyarlar.Bu çocuklar astronomi,biyoloji,zooloji gibi bölümlere ilgi duyarlar.
  Zeka türleri hakkında bu kadar...Sizin çocugunuz hangi zeka türüne sahip?Çocugunuzun zeka türünü inceleyerek onu dogru yönlendire bilirsiniz...

10 Kasım 2014 Pazartesi

Kereviz yemegi ve ...faydaları


 Bu gün kereviz hakkında konuşmak istiyorum...Kerevizin kendine özgü aromasını ben çok seviyorum.Mevsiminde kereviz yemegini çok sık yaparım.Kerevizin faydalarını kısaca anlatmak istiyorum ...
  Kereviz zengin bir içerige sahiptir...Kerevizde protein,fosfor,demir,potasyum,kalsiyum,A,D,E,C vitaminleri bulunuyor.Tam bir vitamin deposu olan kerevizin kalorisi çok düşük oldugundan diyet yapanlar için rahatlıkla tükete bilecekleri bir besindir.100 gram kereviz sadece 16 kalori içeriyor.Kereviz antioksidan özelliginden dolayı da çok önemli bir bitkidir.
  Kereviz yüksek tansiyonu düşürmek için kullanılıyor.Kerevizin içeriginde bulunan ve kerevize özgü aromasını veren "phthalide"adlı bileşenin kasları ve damarları rahatlatarak kan akışını kolaylaştırdıgı bilinmektedir."Phthalide" stres hormonu olan "catecholaminler"in üretiminin azalmasına neden olarak damarların daralmasını önlemektedir."Phthalide"nin aynı zamanda kolesterolü de düşürdügü araştırmalarla kanıtlanmıştır.
  Kerevizde bulunan "apigenin ve ve luteolin" adlı flavanoidlerin kanser tedavisinde,özellikle pankreas kanseri tedavisinde tümörün küçülmesine neden oldugu kanıtlanmıştır.
  İdrar söktürücü özelligi olan kereviz vücutun toksinlerden temizlenmesinde,fazla suyun vücuttan atılmasında yardımcı olmaktadır.
  Bu kadar faydalı bir bitkiden bir yemek yapalım artık...:)
  Nasıl yapıyorum?Gereken malzemeler:
 1-1 adet Orta boy kereviz
 2-2 adet orta boy havuc
 3-2 adet orta boy patates
 4-1 adet orta boy sogan
 5-250 gram sıgır eti
 6-zeytin yagı
 7-tuz ve karabiber
 8-1 adet orta boy domates
 9-1 çorba kaşıgı salça
 10-üzeri için maydanoz
  Ben kereviz yemegini toprak tencerede yapıyorum.Toprak tencere benim fikrimce daha saglıklıdır.Toprak tencerede yapılan yemekler daha tatlı oluyor...
  Toprak tencereyi ateşin üzerine koyup zeytin yagı ilave ediyorum.İnce dogradıgım soganları ilave edip kavuruyorum...Kuşbaşı dogranmış ve önceden haşlanmış etleri ilave ederek kavuruyorum...Havucları küp küp dograyıp kavrulan soganın üzerine ilave ederek kavurmaya devam ediyorum...Daha sonra küp küp dogranmış patates ve kerevizleri ilave ediyorum...En son küp küp domatesleri ilave ediyorum...Domates de kavrulduktan sonra salça koyarak kavuruyorum ve etin suyunu ilave ediyorum...Yemek pişdikten sonra altını kapatıyorum ve kıyılmış maydanozları ilave derek 5 dakika dinlendiriyorum...5 dakika sonra yemegimiz servis için hazır...

4 Kasım 2014 Salı

Çocuklarda zeka gelişimi


  Hayatımızdakı en önemli şeylerden birisi çocuklarımıza iyi bir gelecek hazırlamakdır her halde...Ve ya ben öyle düşünüyorum...Onlara iyi bir gelecek hazırlamak ve başarılı olmalarını saglamak için bir çok şey yapabiliriz. Onlar için yapabileceklerimizden birisi de zeka gelişimine yardımçı olmak,çocugumuzu iyi tanımak ve dogru yönlendirmektir.
  Çocugumuzun zeka gelişimine nasıl katkıda buluna biliriz?Çocukların zeka gelişimi hamilelik döneminden başlıyor.Anne kendi beslenmesine,saglık durumuna ve ruhsal haline dikkat ederek bebeginin saglıklı gelişimine katkıda buluna bilir.Hamilelik döneminden başlayarak bebekle iletişim kurmak,ona hitaben konuşmak,onu isteyerek beklemek saglıklı anne-bebek ilişkisinin temelini oluşturur.
  Dogumdan sonrakı ilk 3 yıl bebeklerin zeka gelişiminde çok önemli bir süreçtir.Bebekle zaman geçirmek,onunla gülmek,konuşmak,anlamasa bile hikayeler okumak,ona önemli oldugunu ve sevildigini göstermek de saglıklı gelişimine katkı olacaktır.Çünki bu dönemde bebek hızla etrafını keşf ediyor,kısa bir zamanda emeklemeyi,oturmayı,yürümeyi ve konuşmayı ögreniyor.Ve bütün bu gelişimlerin saglıklı ve zamanında olması için bebegin uyaranlara ihtiyacı vardır.Anneye güvenen ve ondan güc alan bebek etrafını daha saglıklı bir şekilde keşfetmeye fırsat bulacaktır.
  Anneler kadar olmasa da babaların da bebekleri ile zaman geçirmeleri önemlidir.Dogumdan sonra babanın da bebekle erken teması onların sonrakı ilişkilarine katkıda bulunacaktır.Babanın bebegini beslemesi,altını degiştirmesi,uyutması,onu sevmesi,öpmesi çocugun saglıklı gelişimi için önemldir.
  Bebeklerin diger,yani anne-baba dışındakı insanlarla da ilişki kurması zeka gelişimi açısından önemlidir.Farklı insanlardan alacagı uyaranlar ,farklı ortamlar çocugun sosyal gelişimi açısından,farklı ortamlara uyum saglamayı ögrenme açısından onun için fırsat olacaktır...

2 Kasım 2014 Pazar

Pancar salatası


  Bu gün kırmızı pancarı konuşmak istiyorum.Pancar kırmızı renginden dolayı antioksidan kaynagıdır.Yapılan araştırmalar pancarın saç dökülmesi,cilt hastalıkları,karaciger hastalıklarına iyi geldigini göstermiştir.Sindirim sistemini güclendiriyor ve hazmı kolaylaştırıyor,kabızlıga iyi geliyor,mide ekşimesini yok ediyor.Karaciger üzerine olan etkisinden dolayı şeker hastaları için faydalıdır.Anemi(kansızlık)problemi olanların pancar tüketmesi gerekir.Havuc suyu ile birlikte kullanıldıgında kısa sürede kan yapıcı etki gösteriyor.Kırmızı pancarın kaynatıb suyunu içtigimiz zaman idrar söktürücü etki gösteriyor.Böbrek taşı olan hastalar için bu çok önemlidir.
  Pancar maalesef az tüketiliyor.Ben pancarı borş yemeginde ve salata olarak kullanmayı tercih ediyorum.Bu gün sizinle yaptıgım pancar salatasının tarifini paylaşcam.Nasıl yapıyorum?
  Pancar salatası için gereken malzemeler:
 1-3 adet kırmızı pancar
 2-10 adet ceviz
 3-mayonez
 4-zeytin yagı 2 yemek kaşıgı
 5-2 diş sarımsak
 - Önce pancarları haşlayın ve sogumaya bırakın.Sonra rendeden geçirin.
 
 -Cevizleri kırdıktan sonra ögütün.
 -2 diş sarımsagı dövün.
 -sonra bu malzemeleri karıştırın ve üzerine mayonez ve zeytin yagı ilave edin ve iyice karıştırın.
 -salatayı servis tabagına alın üzerini ögütülmüş cevizle süsleyin. 

  Bu kadar...Afiyet olsun...

1 Kasım 2014 Cumartesi

Hayat ve bakış açısı


  "Hayat, bakış açısından ibarettir." Bir yerde okumuştum bunu... Bence bir insanın bakış açısını aldıgı egitim,anne babasının karakterleri, insanlarla olan ilişkileri,yaşadıgı olaylar şekillendirir.Bir insanın hayatında bakış açısı çok önemlidir aslında... Üzüldüklerimiz de ,sevindiklerimiz de bakış açımıza baglıdır çünki... İnsanlar farklı şeylere üzülür,farklı şeylerden mutlu olur...Aynı olaya bakarak farklı tepkiler veren insanlar görüyoruz etrafımızda.Örnegin,iki kişi arasında olan sorun onların hayata farklı bakış açılarının sonuçudur...
  "Hayatın bizim için ne anlam ifade ettigi,hayatın karşımıza neler çıkarttıgı ile degil,bizim hayatın karşısına çıktıgımız tavırla belirlenir;başımıza gelenlerden çok,bizim olanlara verdigimiz tepkilerle gelişir". Güzel söylenmiş ...Eger mutlu degilseniz,sürekli sıkıntı ve üzüntülerden kurtulamıyorsanız,hayata bakış açınızı degiştiriniz,hayata bakış açınızı başkalaştırınız.
  Bazı insanlar vardır ki,hayata hep olumsuzluk penceresinden bakarlar.Her zaman kötüyü,olumsuzu görür,içlerinde olumsuzluk biriktirmiş olurlar.İçinde sürekli olumsuzluk biriktiren birinin mutlu olması,olumlu tepkiler vermesi imkansızdır...
  Hayata olumlu bakan ,hep iyilik diler ve iyilik bulur...Çünki"Güzel gören,güzel düşünür;güzel düşünen hayatından lezzet alır."
  Bizi mutlu edecek bakış açısına sahipolma dilegile...

31 Ekim 2014 Cuma

Pirinç suyundan tonik yapımı


  Merhabalar...Pirinç konusuna devam ediyoruz:)Bu gün pirinçten tonik yapıyoruz...
  Bunu isterseniz pilav yapacagınız gün deneyin.
 -Pirinçleri cam bir kaseye koyun.
 -Üzerini geçecek kadar su ilave edin.
 -Kasenin içinde pirinçleri iyice karıştırın.
 -Sonra yarım saat bekletin ve suyu süzerek ayırın.
 -Bu suyu cam bir kavanoza koyub agzını kapatın.
 -Bu suyla yüzünüzü yıkaya bilirsiniz ve ya pamukla yüzünüze uygulaya bilirsiniz.Uyguladıktan sonra bırakın cildiniz kendisi kurusun.
 Bu tonigi her gün kullana bilirsiniz.Zamanla cildinizin daha beyaz oldugunu fark edeceksiniz.

30 Ekim 2014 Perşembe

Pirinç unu maskesi


  Dün pirinçin cilt üzerine etkilerini konuştuk.Bu gün de pirinç unundan maske nasıl yapılır onu ögrenelim...
  Pirinç unu maskesi malzemeleri:
 -Bir tatlı kaşıgı tepeleme pirinç unu
 -Süt ve ya taze yogurt
  Pirinç ununu cam bir kaseye koyun ve krem kıvamına elde edene kadar süt ve ya taze yogurt ilave ederek karıştırın.Elde ettiginiz krem kıvamındakı maskeyi yüzünüze ve boynunuza uygulayın.Ben genelde maske kuruyana kadar bekliyorum.Bu şekilde daha etkili oldugunu düşünüyorum.Maske kuruduktan sonra ılık suyla ovarak çıkarın ve sonra yumuşak havluyla kurulayın.Maskeden sonra yüzünüzü nemlendirmeyi unutmayın.
  Pirinç unu maskesini haftada iki veya üç kere uygulaya bilirsiniz.Bu maske cilt beyazlatma ve kırışıklıkları giderme etkisi gösteriyor.

29 Ekim 2014 Çarşamba

Cilt güzelliginiz için pirinç


  Yinemi pirinç düşüneceksiniz herhalde...Evet... Şimdi de cilt üzerine etkilerini konuşmak istiyorum...
  Pirinç cilt için neden önemli?Pirinç PABA yani "parabenzoik asit" denilen maddeden bol miktarda içeriyor.PABA cildi güneşten korumaya yardımcı olan bir maddedir.PABA ile birlikte pirinçin içeriginde ferulik asit ve allantoin de vardır ki,bunlar PABAnın güneş koruma etkisini 2 kat artırıyor.Allantoin aynı zamanda antienflamatuar özellige sahiptir ve cildin onarılmasında rol alır.Asya ülkelerinde çeltik tarlalarında çalışan kadınlar pirinçin bu yönünü çoktan keşfetmiş olmalılar...Çünki güneş altında çalışırken ciltlerine pirinç unundan hazırlanmış karışım sürüyorlar.
  Ben de pirinç ununu cilt temizligi ve güzelligi için uzun zamandır kullanıyorum.Pirinç unundan hazırladıgım peeling tarifini bu gün sizinle paylaşıcam.
  Pirinç unundan peeling hazırlamak için malzemeler:
 1-bir tatlı kaşıgı pirinç unu
 2-bir çay kaşıgı yemek sodası
 Önce malzemeleri karıştırın,sonra yüzünüzü yıkayın.Nemli yüzünüze herhangi bir yıkama jelini ince kat sürün.Sonra karıştırdıgınız pirinç unuyla karbonat karışımını yuvarlak hareketlerle yüzünüze sürün.Beş dakika boyunca bu yuvarlak hareketlerle temizlemeyi devam ettirin.Özellikle siyah noktalardan şikayetçi olanlar burun etrafını ve çeneyi dikkatli temizlesinler.Bu peeling sayesinde siyah noktalarınız gözle görülür derecede azalıcak.Bu peelingi haftada bir veya iki kere uygulaya bilirsiniz.

Pirinçin faydaları


  Merhabalar... Bu gün mercek altına alacagımız besin "pirinç"...Ben pirinçi çok seviyorum,ya siz???Hadi inceleyelim...
  Pirinç neredeyse dünya nüfusunun üçten ikisinin tükettigi vazgecilmez bir besindir.Pirinç nişasta açısından zengindir.Nişasta açısından zengin olmasından dolayı vücuta enerji veriyor,beynin normal işleyişine yardımcı oluyor,vücut gelişimini destekliyor.Hazmi kolay ve doyurucudur.Vücuttakı fazla suyu çekerek toksik maddeleri vücuttan uzaklaştırmaya yardımcı oluyor.Pirinç allerjik olmayan gıda maddesidir ve bu özelliginden dolayı özel hasta diyetlerinde kullanılabilir.Doyurucu olmasından ve tokluk hissi vermesinden dolayı ise zayıflama diyetlerinin vazgeçilmezidir.Pirinç içerigi zengin bir besindir,vücutun gelişimi için gerekli olan maddelerin neredyse tamamını içeriyor.Pirinçin içeriginde B1,B2,B6.PP,E,F vitaminleri,vücutun gelişimi için gerekli 8 adet aminoasit,fosfor,demir,niasin,potasyum,flavanoidler vardır.Pirinç dogal antioksidandır ve serbest radikalleri berteraf ediyor.Pirinç çözünmez lif açısından zengindir ve bu da kolorektal kanserlere(bagırsak kanserleri) karşı savunmada onu önemli yapıyor.Pirinç aynı zamanda serbest radikallerin etkilerini engelleyen nöro-koruyucu enzimleri tetikliyor.Pirinç bagışıklık sistemini güclendirir ve yaşlanmayı geciktirir.Asya halklarının gec yaşlanmasının nedeni sürekli pirinç tüketmeleri olsa gerek...
  Pirinç yemekleri ekonomiktir ve yapılışı çok kolaydır,aynı zamanda herkes tarafından seviliyor...:)

27 Ekim 2014 Pazartesi

Turşunun faydaları


 Turşu tarifleri yayınladıgımdan dolayı turşunun faydaları ve zararları hakkında bir yazı yazmak şart oldu.İşte turşunun yararları ve zararları nelermiş bir göz atalım...
  Her kes turşuyu seviyor bence...Hele kışın soguk havalarda etli yemeklerle,baklagillerle meze olarak tüketmek çok iştah açıcı...Şimdi gelelim faydalarına...Turşuların yapımında mevsim sebzeleri kullanılıyor genelde.Saglık açısından bir çok yararları olan salatalık,havuc,lahana,biber,patlıcan,kabak, domates,sarımsak,sirke ile zengin bir içerige sahip turşular...Turşular içerisinde bulunan sebzelerden dolayı yüksek lif ve antioksidan kaynagıdır.Turşuda bulunan sarımsak flavanoidlerle zengindir.Flavanoidler Alzheimer hastalıgına yakalanma riskini önemli ölçüde azaltıyor.Sarımsak aynı zamanda dispepsi şikayetlerini azaltmaya yardımcı oluyor.Fermentasyon ürünü olan sirke sindirim sistemindeki zararlı bakterileri berteraf ediyorki, buna helikobakter de dahildir.Sirke aynı zamanda pektin içerdigi için kalp için yararlıdır..Turşunun fermentasyon sürecinde laktik asit oluşuyor.Laktik asit tansiyonu düşürür ve damar açıcı etki gösteriyor.Laktik asit aynı zamanda kalın bagırsakta kanser hücrelerinin oluşmasını saglayan enzimlerin aktivasyonunu bozarak bizi kanserden de koruyor.
  Bu saydıgımız faydalar sadece ev yapımı turşular için geçerlidir.Hazır aldıgımız turşular bir çok katkı maddesi içeriyor.Bu katkı maddelerinden sitrik asit(limon tuzu)kansere yol açıyor.
  Turşunun zararlarına gelelim.Her şeyin fazlası zararlı oldugu gibi turşunun da çok fazla tüketilmesi zararlı ola bilir.Çünki turşu tuz içeriyor.Turşu yapımında kaya tuzu kullanılması ve miktarında tüketilmesi bu zararı aza indirecektir.

Yeşil domates turşusu


  Bu gün yaptıgım yeşil domates turşusunun tarifini sizinle paylaşcam.Nasıl yapıyorum?
 1- Önce domatesleri yıkıyorum ve kurumaya bırakıyorum
 
 2-Domatesler kuruduktan sonra yuvarlak dilimler kesiyorum 

 3-sarımsakları temizliyorum
 4-aci biberleri halkalar şeklinde kesiyorum
 5-kavanoza önce sarımsak defne yapragı kaya tuzu nane tane karabiber koyuyorum
 6-üzerine halkalar şeklinde dilimlenmiş domateslerden ilave ediyorum.Domatesleri kat kat dizdikce arasına sarımsak nane defne yapragı tane karabiber ve ince dogranmış aci biber ilave ediyorum
 7-sonra üzerine 1:1 oranında sirke ve kaynanmış su ilave ediyorum ve kavanozu kapatıp soguk bir yerde muhafıza ediyorum.
Bu kadar...Afiyet olsun.

25 Ekim 2014 Cumartesi

Zeka nedir?


  Zeka konusu beni çok ilgilendiren konulardan birisi...Zeka ile ilgili bir çok makaleler ve kitaplar okudum ve okudugum makalelerden esinlenerek bu yazıyı yazdım. Peki zeka nedir?Zeka kelimesi arapcadan geliyor:zihnin ögrenme,ögrenilenden yararlanabilme,yeni durumlara uyabilme,çözüm yolları bulamilme yetenegi,uyum gücü olarak tanımlanabilir.Zeka zihnin algılama,bellek,düşünme,ögrenme gibi bir çok işlevini içerir.
  Peki zeka nasıl gelişiyor?Eski anlayışa göre zeka doguştan gelir,sabittir,geliştirilemezdi.Yeni anlayışa göre ise zeka geliştirilebilir,sayısal olarak ölçülemez.Ölçülebilen zeka mantıksal zekadır.Zekayı sergilemenin yolları problem çözme,verim göstermedir.Bütün bebekler belli bir potansiyele sahip olarak doguyor.Bu potansiyelin aktif hale getirilmesi için bebek uyaranlarla dolu çevreye ihtiyac duyar.Yenidogan bir bebegin potansiyel zekası 140tır.Çocuk egitilmediginde,uyaranlar almadıgında IQsu 100lerde kalır..Zeka hayatın ilk dört yılında çok hızlı gellişir ve on yaşına kadar bu hız devam eder.Sembollerle düşünebilme 11 yaşında başlar ve 12 yaşından itibaren zekanın hızında azalma olmadan gelişmeye devam eder.Gelişmenin en üst düzeyine 14-18 yaşlarında varılır.Sonrakı yaşlarda ögrenme gücünde azalma görülür,ama ögrendiklerini kullanma,pratige uygulama yetenegi ve şimdiye kadar ögrendikleri kaybolmaz.
  Edisona başarısını neye borclu oldugunu sorduklarında bunun %75nin zeka,%25nin çalışmak oldugunu söylüyor.Kitap okumak,sürekli kendi üzerinde çalışmak,gezmek ,görmek mantıgı ve pratik zekayı geliştirir.
  Harvard Üniversitesi en iyi ögrencilerini 10sene boyunca izlemeye alıyor,hayat başarılarına bakıyor.Sonuç hüsran.Okul başarısı çok yüksek olan ögrenciler neden hayatta başarılı olamıyorlar?Çünki bu insanlar duygularını ve diger insanlarla ilişkilerini yönetemiyorlardı.Yanlış şeyleri seviyorlar,yanlış kararlar veriyor,entellektüel enerjilerini boşa harcıyorlardı.İşte bu zekanın ismi duygusal zeka...Duygusal zekaya sahipolma bize ne verir?Duygusal zeka insana kendini harekete geçirebilme gücü,hedefini iyi belirleyebilme gücü,aksiliklere ragmen yoluna devamedebilme gücü,dürtü ve isteklerini kontrol edebilme gücü,ruh halini düzenleyebilme gücü,empati yapabilme gücü,ümit besleyebilme gücü veriyor.Bu nedenle duygusal zeka çok önemli...

22 Ekim 2014 Çarşamba

Güclü bagışıklık için elma ve havuc


 Sonbahar ve kış aylarında havaların soguması ile birlikte bulaşıcı hastalıklar da artmaya başlıyor.Bagışıklık sistemi zayıf olan çocuklar bu durumdan daha çok etkileniyor.Bir anne olarak çocuklarımın bagışıklık sistemini güclendirmek için dogal beslenmeye önem veriyorum.Mevsim meyve ve sebzelerini kullanarak meyve tabakları ve çocukların çok sevdigi meyve suları yaparak çocuklarımızın bagışıklık sistemini güclendire biliriz.
 Sonbahar ve kış aylarında bol olan elma ve havuc antioksidan degeri yüksek olan meyvelerdir.


Elma içerigindeki C ve E vitaminleri ile hastalıklara karşı vücut direncini artırır.Elma içerigindeki quercetin adlı madde sayesinde daha iyi akciger fonksyonu saglar.
 Havuc içerigindeki A vitamininden dolayı göz saglıgı için çok önemlidir.Havucun karaciger hücrelerinin kuvvetlenmesinde,karacigerin kendi kendini tamir etme konusunda,serbest radikalleri kenar etme konusunda büyük önemi vardır.Havuc suyu kalp ve damar sistemi için çok önemlidir,damarları açıcı özelligi vardır.
 Sabah okul öncesi ackarına içecekleri bir su bardagı elma ve havuc suyu karışımı hem çocukların iştahasını açıcak,hem de gün içerisinde karşılaşa bilecekleri mikroplara karşı koruyacaktır.

21 Ekim 2014 Salı

Çocuklarda parmak emme

                           
  Bebekler parmak emmeyi daha anne rahminde ögreniyorlar.Emme refleksi bebeklerin sahip oldukları en güclü reflekstir.Bebekler bu refleks sayesinde dogduktan sonra hemen besleniyorlar.Bu refleks bebek dogduktan sonra meme emme,biberon emme,dil emme,emzik emme şeklinde devam etdiriliyor.Çocuklarda karşılaşdıgımız problemlerden biri parmak emme.Çocukların nerdeyse yarısı 1 yaşındayken parmagını emer.Parmak emme genelde diş çıkarma döneminde başlar.Çocuk parmagını dişleri arasına koyarak kendini rahatlatır.Sonra bazen canı sıkıldıgında,bazen hastalandıgında,bir yerleri acıdıgında ,agrıdıgında parmak emmeye başlar.Çocugun parmagını agzından çıkarmaya çalıştıgınızda tepki gösterir ve aglar.Çocuklar uyku saatleri geldiginde daha fazla parmak emmeye başlar ve parmakları agızlarında uyurlar.Uyuduktan sonra genelde parmak kendiliginden agızdan çıkar.Çocuklar genelde el baş parmaklarını emer,ama diger parmaklarını ve hatta ayak parmaklarını emmek için ugraşan çocuklar da var.
  Parmak emme davranışının oluşmasında uzmanlar farklı nedenlerin oldugunu söylüyorlar.Ben çocugu parmagını emen anne olarak şöyle düşünüyorum:Emme bir reflekstir.Bebeklerde varolan reflekslerin bir amacı vardır.Belli bir süreden sonra kayboluyorlar.Çocuk yeterince anne sütü,emzik veya biberon alamıyorsa bu emme refleksini farklı bir şekilde devam etdiriyordur.Benim Yuşa Selimim doguştan emme güclügü olan bir çocuk.Emme güclügünden dolayı anne sütü alamadı,emzik kullanamadı...Ve bir yaşından sonra parmagını emmeye başladı.Bu gözlemim de benim parmak emme davranışının oluşması nedeni hakkında olan görüşümü güclendirdi.
  Parmak emme ne gibi olumsuz etkiler yapar?Uzun süreli parmak emme emilen parmaklarda nasırlaşmaya ve renk degişikligine neden olmaktadır.Bu davranış kısa süreli olursa ve gece uykuya daldıktan sonra devam etmezse dişlerde deformasyona neden olmamaktadır.Eger 6-7 yaşlarına kadar uzun süreli parmak emme varsa,üst ön dişler öne ,alt ön dişlerse geriye dogru egilir ve alt ve üst dişler arasında açıklık meydana gelir.
  Parmak emme davranışı nasıl giderilir?Çocuklar hayatlarını farklı dönemlerinde bazı davranışlar ediniyorlar.Ve çocuklar büyüdükce bu davranışlar kaybolabiliyor.Benim fikrimce sevgiyle ve ilgiyle her şey aşıla bilir.Eger çocuk anlıyorsa ona anlayabilecegi dilde parmak emmenin zararları anlatıla bilir.Ve zaman zaman bu zararlar ona hatırlatılabilir:tekrar tekrar,yorulmadan, yılmadan, sevgiyle...Benim Yuşa Selimim gibi zihinsel sorunları olan çocuklarda ise ben çocugun dikkatini dfaha farklı oyunlara çekmek,yalnız bırakmamak,sürekli meşgul etmek gibi yolları deneme taraftarıyım...Bu kadar...:)Bunlar sorunları olan annenin düşünceleri... yani benim...

16 Ekim 2014 Perşembe

Borş tarifi


  Merhaba sevgili anneler.Havaların soguması ile sıcak çorbalar da sofralarımızda yerini almaya başladı.Bu gün sizinle çok sevdigim çorba tarifi paylaşcam.Bu çorbanın ismi borş.Bu çorba Rusya ve Ukraynada çok meşhurdur.Ama ruslarla ukraynalıların yaptıgı borş bir birinden farklıdır.Örnegin,ruslar borş çorbasını beyaz,ukraynalılarsa kırmızı sever.Şimdi geçelim çorbaya...
  Çorbanın malzemeleri:
 -beyaz lahana 300gr
 -havuc 2adet orta boy
 -patates 2adet orta boy
 -pancar 1adet orta boy
 -defne yapragı 3adet
 -salça 1çorba kaşıgı
 -sıgır eti 250gr
 -ayçiçek yagı istege baglı
 -sogan 1 adet orta boy
 -maydanoz yarım demet
  Ben lahanayı kıyıyorum ve düdüklü tencereye koyuyorum.Üzerine havucu küp küp dogruyorum.Sonra patatesi dörde bölüyorum,defne yapragı,sıgır eti ve üzerini geçecek kadar su ilave ediyorum.Düdüklü tenecereyi 50 dakikaya ayarlıyorum.Pişdikten sonra bir tavaya kıyılmış soganları ve ayçiçek yagını ilave edip kavurmaya başlıyorum.Soganlar kavrulmaya başlayınca rendelenmiş pancarı ilave edip kavurmaya devam ediyorum.Sonra salça ilave edip az daha kavuruyorum ve tavadakı kavrulmuş malzemeyi haşladıgım malzemenin içerisine ilave ediyorum.Sonra iyice karıştırıp kaynatmaya devam ediyorum.Malzemeler kaynayıp karışınca tuzunu ilave ediyorum.Beş dakika daha kaynadıktan sonra kıyılmış maydanozları ilave ediyorum, tencereyi kapatıp beş dakika dinlendiriyorum.Borş servise hazır...Soguk havalar için birebir.Hem de çok saglıklı...

12 Ekim 2014 Pazar

Çocuklarda vicdan gelişimi


  "Vicdan nedir?"düşündügümde "yanlış ve dogruyu bildiren içimizdeki ses"diye cevap veriyorum kendime...Bana vicdanın vücutumuzun neresinde oldugunu sorsalar, kalbimizde diye cevap veririm...Çünki vicdan duygu ve hislerle ilişkilidir bence...Duygu ve hislerin kalple ilişkili oldugunu düşünüyorum ben...Uzun zaman önce ismini hatırlayamadıgım bir dergide okudugum bir makale beni buna daha da inandırdı:40 yaşlarında bir kadına 18 yaşında bir gencin kalbi naklediliyor.Ameliyyattan 3-4 ay sonra kadının duygularında,hislerinde ve hatta zevklerinde bile degişiklikler oluşuyor.
  Peki vicdan nasıl oluşuyor?Nesilden nesile aktarılmıyor her halde...Ama yine bir takım bilim adamı insanın yaptıgı kötülüklarin ve söyledigi kötü sözlerin onun DNAsının şeklini bozdugunu iddia ediyorlar.İnsanın DNAsını etkileyen kötülükler vicdanını da etkiliyorsa ve bu DNA nesilden nesile aktarılıyorsa???...
  Vicdan nesilden nesile aktarılmasa bile,anne babanın çocugun vicdanının oluşmasında rolü büyüktür.Bu kesin...Çocuk daha bebeklik yıllarından itibaren anne ve babasının konuşmalarından,tepkilerinden,davranışlarından kendi vicdanının temelini oluşturuyor.Daha dogumu takip eden ilk dakikalarda anne ile bebek arasında oluşan duygusal bag vicdanın temeli sayıla bilir.Çünki bu bag bebegin annesine güvenmesini saglıyor.Çocuk annesine güvendigi kadar hayata güvenecektir.Annesi tarafından sevildigi kadar vicdanı hassaslaşacaktır.Anne çocugunun ihtiyaclarını giderdikce bu bag gelişecek ve bu bagla birlikte vicdan gelişmeye devam edecektir...Çocuk korktugu zaman ,tedirgin oldugu zaman annesinin gögsüne sıgınırsa vicdanı hassaslaşır,yorganın altında saklanırsa korkularından,ozaman vicdanı katılaşır...İstedigi zaman annesinin gögsüne sıgınamayan bir çocuk kimse fark etmesede katılaşmış bir vicdanla büyümektedir.İşte günümüzde vicdansız insanların daha çok olmasının sebebi anne-çocuk ilişkilerinin dogru bir şekilde kurulamaması,günümüz annelerinin "kendine ait hayat"istemesidir bence...
  Vicdanlı nesiller yetiştirme dilegile...

11 Ekim 2014 Cumartesi

Mısır unu maskesi


  Hiç mısır unundan maske yaptınızmı?Yapmatıysanız şimdi yapalım...
  Ben bu maskeye ekspres maske diyorum.Çünki cildi anında güzelleştiriyor.Maske çok kolay.Malzemeler:
 1-mısır unu
 2-muz
 3-süzme yogurt
  -Muzu eziyorum,mısır unu ile karıştırıyorum.
  -Sonra süzme yogurtu ilave ederek krem kıvamı elde edene kadar karıştırıyorum.
  -Maskeyi temiz cildime uyguluyorum ve kuruyanadek bekliyorum.
  -Mısır unu kurudugu zaman sertleştigi için azacık nemlendirerek ovuyorum.Ovarken cildime masaj da uygulamış oluyorum.Cildim canlanıyor.
  -Yıkanmış ve kurulanmış cildimi nemlendiriyorum. Siz de deneye bilirsiniz...

10 Ekim 2014 Cuma

Biber turşusu yaptım:)


Bu gün biber turşusu yaptım.Her kes yapıyordur muhtemelen...Ben annemden ögrendim turşu yapmasını.Benim turşumun yapılışı da,tadı da sizinkinden farklıdır...Nasıl yapıyorum?
1-biberleri yıkıyorum ve kurutuyorum
2-üzerine bıçakla küçük kesikler yapıyorum
3-büyük tencerede su kaynatıyorum,içine biraz tuz ilave ediyorum
4-su kaynadıktan sonra biberleri içine atıyorum
5-biberler hafif haşlandıktan sonra süzgece alıyorum


6-sarımsak temizliyorum
7-cam kavanoza temizlenmiş sarımsak,defne yaprakları,nane,tuz,feslegen koyuyorum
8-üzerine biberleri kat kat diziyorum (her katta sarımsak, nane,defne yapragı ve feslegen ve tuz tekrarlanıyor)
9-son olarak önceden kaynattıgım suyu sirke ile 1:1 oranında karıştırıp biberlerin üzerine döküyorum.İşte bu kadar.Bir kaç güne turşunuz hazır.Siz de deneyin.Çok farklı olucagından eminim.

7 Ekim 2014 Salı

Hayatın yarını


  Günümüz insanlarının sorunlarından en büyügü erteleme..."Yarın yaparım","yarın söylerim","yarın giderim","yarın gelirim","yarın okurum"...Ama nedense bekledigimiz yarın hep erteleniyor ve bir türlü gelmiyor...Bu yüzden de yapacaklarımızı yapamadan,söyleyeceklerimizi söylemeden,gidemeden,gelemeden,okumadan bitiyor hayat...Oysa hayatın yarını yoktur...Ayrıca hayatın her gününe özel gündem vardır.Ve her gün kendi özel gündemi ile gelir,o gündemi o gün yaşamak gerekir...
  Hz.Mevlananın mesnevisinde anlattıgı gibi:
  Adamın biri yol kenarına bir diken ekmiş.Önceleri zararsız olan diken, giderek büyüyerek yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış.İnsanlar şikayet etmeye başlamış.Adam şikayetleri dikkate almamış...Allahın bir veli kulu adama dikenleri sökmesini söylemiş,adam dinlememiş...Bu gün olmazsa yarın,bir gün sökecegim sonunda o dikenleri demiş...Allah dostu:"Hep erteliyorsun bu işi...Fakat gün geçtikce o dikenler gücleniyor,sen ihtiyarıyorsun"demiş...
  Evet... Her şeyi erteliyoruz...Sanki yarınlar hiç bitmeyecekmiş gibi...Oysa hayat biriktirilemez,durdurulamaz...Dün bitti,bu gün bitmek üzere,yarınsa daha gelmedi...ve gelecegi de belli degil...Her gün yeni bir gündür ve yarını yoktur...Gün bugündür...

5 Ekim 2014 Pazar

Kimsenin görmedigi yer


  Eski zamanda bir hoca,talebelerinden birini,çalışkanlıgından dolayı digerlerinden daha çok seviyordu.Hocanın bu sevgisi diger talebeleri tarafından biliniyor ve için için kıskanılıyordu."Hoca neden yalnız bu arkadaşa ilgi ve yakınlık gösteriyor,aramızdakı tek zeki ve çalışkan o mu?"şeklinde konuşuyorlardı.Hoca da onların bu kıskanclıgının farkındaydı.
  Hoca bir gün derse gelirken yanında ögrencilerinin sayı kadar kuş getirdi.Her ögrenciye bir tane vererek,"Haydi yavrularım,bu kuşları hiç kimsenin görmedigi yerde kesin getirin,ama dikkat edin hiç kimse görmesin haa!"dedi.Bunun üzerine talebeler saga sola dagıldılar.
  Bir müddet sonra da kuşları kesip kanlarını akıta akıta dönmeye başladılar.Kimileri övünüyordu:"Ben falan yerde kestim,kimse de görmedi"gibi.Hoca da böyle övünenlere bir "aferin"çekiyordu.Biraz sonra bütün ögrenciler kuşları kesmiş olarak döndüler.En son hocanın sevdigi ögrenci geldi,üstelik kuşu da kesmemişti.Hoca sodu:
  "Oglum,kuşu neden kesmedin,bak arkadaşların hepsi kestiler,yoksa kimsenin göremeyecegi yer bulamadın mı?"
  "Evet hocam,insanların göremeyecegi yer ben de buldum,ama Allahın göremeyecegi bir yer bulamadım.O nedenle kuşu kesemedim."
  Bu cevap diger ögrencilerin akıllarını başlarına getirdi.Yaptıkları dikkatsizligi anladılar.Hepsi biliyordu,Allahın göremeyecegi yer olmadıgını,ama önemli olan onu düşünebilmekti...
  Evet... Çok düşündürücü bir hikaye...AllAHın göremeyecegi hiç bir yer ve hiç bir şeyin olmadıgını unutmama dilegile her kese iyi bayramlar...

4 Ekim 2014 Cumartesi

Huzur ve mutluluk


 Huzur ve mutluluk nedir biliyormusunuz?İnsanlar huzurun,mutlulugun kıymetini çogu zaman anlayamazlar...Çünki huzurlu ve mutlu oldukları zaman bunun huzur ve mutluluk oldugunu bilemezler...Çok karmaşık oldu galiba:)
  Şöyle söyleyeyim;huzur ve mutluluk yaşanabilen degil,genelde hatırlanabilen bir hisstir,duygudur...Yani mutlu oldugumz an bunu anlayamadıgımız,bir zaman sonra o anı hatırlayarak"o zaman ne kadar mutlu olmuştum"dedigimiz çoktur bence...
  Bir tüccar kölesiyle beraber bir gemiye binmişti.Fakat köle hiç deniz yolçulugu yapmamıştı.Gemi küçük bir dalgayla bile sarsıldıgında köle korkusundan tir tir titriyordu.Kölenin her fırsatta sızlanması tüccarın da keyfini kaçırıyordu.Yolcular arasında bulunaan orta yaşlı bir adam yavaşca zengin tüccarın yanına yaklaştı "izin verirseniz onu sustururum"diye köleye işaret etti.
  Tüccar izin veriyorum deyince yabancı adamla tayfalar arasında bir konuşma geçti.Az sonra geminin dört tayfası köleyi apar topar kucaklayıp denize attılar. Zavallı köle bir yandan suya batıp çıkıyor öte yandan bagırarak yardım istiyordu.
  Birkaç dakika içinde tayfalardan ikisi denize atlayıp köleyi yakaladılar.Denizden çıkarılan köle artık sessisce uslu uslu oturuyordu.Ondakı deniz korkusu geçmiş fırtına endişesi ruhunu terk etmişti.Yabancı yolcunun bu garip davranışı tüccarı hayrete düşürmüştü.
  "Ey yabancı,bu yaptıgın işin hikmeti nedir?"diye sordu.Yolcu gülümseyerek şöyle dedi:
  "Köle suda bogulmanın sıkıntısını hissetmiyor,gemideki huzurun degerini anlamıyordu.İşte huzur ve mutluluk böyledir.Bir felakete ugramayan onun kıymetini bilemez!"

Çocuk bakımı


 Çocuklarımı saatlerce hayranlıkla seyredebilirim.Her anne gibi ben de çocuklarım için en iyisini istiyor,onları en iyi şekilde yetiştirmek için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.Onlara karşı bir sürü sorumluluklarım var...Onlar o kadar aciz ve bana muhtaclar ki...Onlar Rabbimin bana en kiymetli emaneti ve onlara iyi bakmak bana düşüyor...Onların psikolojileri,ahlakları,saglıkları,gelişimi benim için çok önemli.Saglıklı büyümeleri için öncelikle günlük ihtiyaclarını düzenli bir şekilde gidermek lazım...
 Günlük ihtiyaclar dedigimizde çocukların beslenmesi,uykusu,banyosu,oyunları ve s.geliyor akla.Çocuklarımın beslenmesine çok dikkat ederim.Öncelikle besinlerin dogal olması benim için önemli.(Market raflarından ürün almamaya dikkat ediyorum.)Sonra da çocuklarımın damak tadına hitab etmesi...
 Her akşam uyku öncesi banyo yaptırırım.Banyodan önce dişler fırçalanıyor.(Çocuklarımın diş bakımına bebeklikden başladım.İlk dişleri çıkınca tülbentle silmeye başladım.1 yaşından sonra florürsüz yutulabilen diş macunları kullanmaya başladık.)Banyo sonrası bebek losyonu kullanarak hafifce ciltlerini nemlendiririm.Sonra ütülenmiş kiyafetlerini giydirip yatırırım.Ve bu yıllardır böyle devam ediyor.Çocuklarımın uykusu benim için önemli oldugu için akşamları dışarı çıkmamaya dikkat ederim.
 Çocuk bakımı dedigimizde kiyafetleri de konuşmak lazım.Çocuk kiyafeti seçiminde kiyafetlerin %100 pamuklu olmasına,çabuk yıpranabilen olmamasına dikkat ederim.


Hz.Mevlanadan güzel sözler

*Bir kişi Allahtan başka kimseye ihtiyacı olmadıgına inanırsa;Allah da onu başkasına muhtac etmez.
*Birisi güzel bir söz söylüyorsa bu,dinleyenin dinlemesinden,anlamasından ileri gelir.
*Can,aşktan binlerce edep ögrenmede,öylesine edepler ki mekteplerde okunup ögrenilmesine imkan yok.
*İnsaf et,aşk güzel bir iştir!Onun bozulması,güzelligini kaybetmesi,tabiatın kötü niyetli oluşundadır.
*Her dil,gönlün perdesidir.Perde kımıldadı mı,sırlara ulaşılır.
*Hiçbir mal sizin degil,neyi bölüşemiyorsunuz?Hiçbir can sizin degil,niye dövüşüyorsunuz?
*Her zaman dogruyu söyle,ama her zaman her dogruyu degil.
*Hırs insanı kör ve ahmak eder.Bilgisiz hale sokar da ölümü kolaylaştırır.
*Herkes dışını süslerken,sen içini,kalbini süsle.Herkes başkasının ayıbını araştırırken,sen kendi ayıplarınla meşgul ol.
*İnsanları iyi tanıyın,her insanı fena bilip kötülemeyin,her insanı da iyi bilip övmeyin.İstedigin kadar inançlıyım de namaz kıl,sadaka ver.
*Umut verip,güven aşılayıp da yarı yolda bıraktıgın insanın gönül sadakasını her iki dünyada veremezsin.
*Kabugu kırılan sedef üzüntü vermesin sana,içinde inci vardır.
*Kusur bulmak için bakma birine,bulmak için bakarsın bulursun.Kusuru örtmeyi marifet edin!İşte o zaman kusursuz olursun.
*Nice bilginler vardır ki gerçek bilgiden,hakiki irfandan nasipsizdirler.Bu ilim sahipleri,bilgi hafızıdır,bilgi sevgilisi degil.

1 Ekim 2014 Çarşamba

Gülümsemek



 Gülümsemek zor bişey degil aslında...Masraflı da degil...Karşılıgında ise birçok şey kazandırıyor.Kazandırdıklarını özetlersek;
-Genclik-yüz egzersizi yaptırıyor:)
-Saglık-endorfin hormonu salgılanıyor:)
-Arkadaş-gülümsedigin insanlar sana da gülümsüyor:)
-Gülümsemek bir sadakadır :)
  Aklıma gelenler bunlar...
  Gülümseme önce dudaklarımıza,sonra ruhumuza yansır...Gülümsedikce mutlu oluruz,etrafımıza da gülümseyerek bakarız.Gülümsedikce içimiz rahatlar,daha neşeli ve mutlu hissederiz kendimizi...Sıkıntıları,dertleri unuturuz...Gülümseyerek bakdıgımız insanlar da mutlu olur gülümsememizden...
 Bir köylü kadın,kocasına yemek olarak,bir parça saman önüne koyuvermiş.Adam, bagırarak,"Bu ne böyle saman mı yiyecegiz,delirdin mi sen"deyince kadıncagızın cevapı şöyle olmuş:
"Ne bileyim?Yirmi senedir yemek yaparım,saman yemedigini gösteren tek kelime bile etmedin..."
 Bu yüzden yakınlarınızdan gülümsemeyi eksik etmeyin.Çünki ona ihtiyacı olmayan yoktur.Gülümseyen insan her zaman daha iyi satar,daha iyi ögretir,daha iyi yönetir ve daha mutlu çocuklar büyütür. :)))))))))))))))

30 Eylül 2014 Salı

Anne ve bebek


  Anne-bebek konusu annenin bebek bekledigini ögrenmesile başlar.Anne çocugunu düşünmeye başlar.Elini karnına koyarak onunla konuşmaya çalışır.Bazıları ismini bile koyar ve ismile sevmeye başlar.Bebegin kıpırdamaya başlaması ile bu bag da derinleşir.Bebeginin her kıprdayışında mutlu olur anne...Bebek kıpırdamadıgı zamanlarda rahatsız olmaya,özlemeye başlar.
  Çocugun dogumu ile anne-bebek bagı daha farklı bir boyut kazanır.O yüzden çocugun dogumunu takip eden ilk saatler insan hayatında oldugca önemli bir yer tutuyor.Çünki bu ilk saatlerde anne ve bebek arasında kopması zor olan"manyetik bag"oluşmaktadır."Güven bagı"denilen bu bagın oluşması açısından dogumdan sonrakı ilk saatler çok önemlidir.
 Dogumu takip eden ilk dakikalarda anne beynindeki "hipofiz"adlı salgı bezinden salgılanan "prolaktin"hormonu,anneyi aşırı derecede duyarlı hale getirir.İşte bu aşırı duyarlı hali ile anne bebegi ile ilgili her şeyi bilincaltına kaydeder.Bebegin ilk aglaması,ilk kucagına aldıgı zaman hissettikleri,bebegin kokusu,yumuşaklıgı anne zihninde yer alır.Bu nedenle bebegin ilk dakikada anne kucagına verilmesi ve anne ile bebek arasında duygusal alışverişin yaşanması çok önemlidir.Bu duygusal alışveriş o kadar güclüdür ki;eger anne daha sonra bebegini kaybederse ve uzun yıllar görmese çocuk büyüdükten sonra bile tekrar görse bu çocugun kendi çocugu oldugunu hissedebilir...
  Nasılki anne,bebeginin bütün bilgilerini bilincaltına kaydetmekte ise,bebek de annesinin kokusunu alması ve sesini duyması ile güven duygusunu oluşturmaya başlar.Çocuk anneye güvendigi kadar hayata güven duyacaktır.Anneden ihmale ugradıgı kadar hayata güvensizlik duyacaktır.Eger dogumu takip eden ilk dakikalarda anne bebegini kucagına almazsa bebek ile anne arasında gerçekleşecek ruh uyumunda zedelenme meydana gelir.Anne ile bebek arasındakı bu bag fıtridir,yani annenin bu bagı oluşturmak için özel çaba sarf etmesine gerek yoktur.Anne,sadece annelik yaparak bu bagı oluştura bilir.Örnegin,çocugun ihtiyacı olan sütü ona vererek bu bagı derinleştire bilir.Çünki anne sütü çocuk için sadece bir gıda degil.Aynı zamanda annesinin gögsüne yatan ve sütünü yutumlayan çocuk huzur da yudumlar...İçindeki korkuları,huzursuzlugu ve heyecanı sakinleştirir...Zaten çocuk sadece acıktıgı zaman degil,hasta oldugu,korktugu zamanlarda da annesinin gögsüne sıgınır.Annesinin gögsüne sıgınmak,onun kalp atışlarını dinlemek çocuga huzur verir.Çünki bebegin henüz anne karnındayken ilk duydugu "müzik"annesinin kalp atışlarıdır.
  Bu yüzden çocugun anne sütü ile beslenmesi,ilk zamanlarda sık sık kucaga alınması,gögüse yatırılması çocugun ruhi gelişimi açısından çok önemlidir.Ancak bazı büyüklerin ve günümüz annelerinin "çocuk anneye bagımlı hale gelir","benim de bir hayatım var","işlerimi nasıl yapayım"anlayışından dolayı bazı çocuklar annesinin gögsüne yatamamakta,onu koklayamamakta,korkularının tesellisini annesinde bulamamakta ve sonuçta anne- bebek bagı kopmakta,çocuklar katılaşmakta ve vicdansız nesiller yetişmektedir...

29 Eylül 2014 Pazartesi

Çocuk ve oyuncak


  Oyuncak dedigimizde oynayıp eglenemye yarayan her şey gelir aklımıza.Çocuk gelişimi açısından düşündügümüzde ise oyuncak sadece eglenmeye ve oyalanmaya yarayan bir malzeme degil.Oyuncak çocugun zihinsel fonksyonlarını geliştiren,beden gelişimini destekleyen bir araçtır,düş dünyası ile gerçek dünya arasındakı köprüdür.Çocuklar oyuncaklarla oynarken yaratıcılıkları,hayal gücleri,liderlik yetenekleri,sorun çözme yetenekleri ve hatta tamirçilik yetenekleri gelişiyor.
 -Oyuncakları ile oynayan çocuk oyun kuruyor,yani önce senaryoyu düşünüyor.Bu yaratıcılıgını ve hayal gücünü geliştiriyor.
 -Her oyuncaga belli bir görev veya rol veriyor.Bu, çocukta liderlik yetenegini geliştiriyor.
 -Oyun sırasında ortaya çıkan sorunları çözüyor.
 -Kırılan oyuncakları tamir ediyor.
  Oyuncak sadece çocugu kendi dünyasını kurmaya yöneltmekle kalmayıp,aynı zamanda anne ve babanın da bu farklı yaşama katılımlarını saglayan bir kapıdır.Beraber oyun oynayan anne-baba ve çocuk arasında gün içinde diger aktiviteler dışında iletişim oluşur.Bu, birbirilerini daha iyi anlamalarını saglıyor.
  Hem normal çocukların,hemde zihinsel sorunları olan çocukların gelişiminde oyuncaklar çok önemli.Zihinsel problemli çocukların mental ve duygusal gelişim geriliyi nedenile yetersiz olan iletişim yetenegini artırmak için sesli ve renkli oyuncaklar kullanılmalıdır.
  Ben de Yuşa Selimin egitiminde bu tür oyuncaklar kullanıyorum.
  Yuşanın çok sevdigi müzikli uykucu ayıcıgı...
                          


  Annesi yoruldugu zaman hikaye anlatan ayıcıgı...
                          


  Şarkı söyleyen kurbagaları...


  Saat evi...


  Işıklı ve müzikli davulu...


  Havlayan köpegi...


  Vak vak ördegi...


  Çocuklarımızla iyi vakitler geçirmemiz dilegile...

Güzellik maskesi


 Bu gün size yüzünüzü güzelleştiricek maske tarifi vericem.Bu maskeyi haftada bir kere yapmaya çalışıyorum.Maske biraz ugraştırıcı olmasına ragmen yapmanızı tavsiye ediyorum.Çünki sonuç mükemmel...
  1-Önce yumurtanın beyazını bir kaseye koyun ve bir tutam karbonatla köpürene kadar çırpın
 2-Sonra yüzünüzü yıkayıp kurulayın.
 3-Bir havlu kagıtdan 3-4 yaprak ayırıp küçük parçalar halinde koparın.
 4-Sonra yumurta karışımını yüzünüze sürün ve sürdükce kagıt parçalarını yapıştırın.Gözleriniz ve gözaltlarınız ve tabiki dudaklarınız açık kalsın.
 5-Bir kat yapıştırdıktan sonra bir kere daha yumurta karışımı sürün ve tekrar kagıt parçaları yapıştırın(Ben genelde üç kat yapıyorum).
 6-Sonra yüzünüz kuruyana kadar bekleyin.
 7-Tamamen sertleşdikten sonra çıkarın.
 Bu maske burun-çene bantlarının etkisini yapıyor.Yüzünüze tazelik veriyor.Aynı zamanda çogumuzun korkulu rüyası siyah noktalardan temizliyor.Bir de yumurta beyazının kırışıklıkları düzeltme etkisini de unutmayalım...

28 Eylül 2014 Pazar

Duygusal mı,rasyonel mi?


 Bazı insanlar karar alırken fazla duygusal davranıyorlar;bazıları da fazla rasyonel.Olan bitene bakıp duygusal anlam yükleyen insanlar,kararı da bu duygusal degerlendirmeye dayalı olarak veriyorlar.Bu karar ise birçok örnekte dogru olmuyor.Mekanik bir degerlendirme yaparak karar alan insanlar da,aldıkları kararın duygusal sonuçları üstünde düşünmüyorlar.
  Aldıkları karar birçok insanı duygusal açıdan yıkan bir karar olabiliyor.Kadınlarla ilgili yapılan bir genelleme vardır,duygusaldır diye.Bu genelleme her kadın için geçerli olmasa da,genellemeyi dogrulayan örnekler bulunmaktadır.Ne var ki,tek duygusal olan insanlar kadınlar degildir,erkekler de birçok örnekte duygusal karar alabilmektedir.
 Mühendisler için yapılan genelleme de ,mekanik bir şekilde düşünen mühendislerin rasyonel ve düz mantıga egilimli olmasıdır. Bununla birlikte duygusal degerlendirme yapar.Önemli olan bir karar alırken,tamamen duygulara dayalı ya da tamamen mantıga dayalı bir karar almak degil,duyguları da makul ölçüde göz önüne alan mantıklı bir karar almaktır.Bununla birlikte hayatımızdakı işleri halletmek için duygusal ve rasyonel olmak için bir yüzdelik hesap kullansak,yüzde 51 mantıklı,yüzde 49 duygusal olmak uygun olabilir.
  Duygusal bir insan olarak bundan sonrakı kararlarımda bunları dikkate almam lazım...

26 Eylül 2014 Cuma

Çocuklarda ayak şekli bozuklukları

Merhaba sevgili anneler.Bu gün bazılarımızı rahatsız eden problemlerden biri olan çocuklarımızdakı ayak şekli bozuklukları ve bununla birlikte görülen yürüme bozuklukları hakkında yazmak istiyorum. 
  Çocuklarda düz taban-pes planus,çukur taban-pes kavus,içe basma-valgus mediotarsien gibi ayak şekli bozuklukları rastlanmaktadır.
 Düz tabanlık en sık rastlanan ayak şekli bozukluğudur.Ayak alt yüzü normalde yere düz olarak basmaz ayak iç yanında kavis oluşur ve bu kısım yüksekte kalır.Ayak,yere baş parmak kökü,topuk ve ayak dış yanıyla basar.Düz tabanlık ayağın iç kısmındakı bu kavisin bozulması ve ayağın iç kısmının da yere basması durumudur.Küçük çocuklarda ayak tabanındakı yag dokusu nedeniyle ayak yere düz olarak basar.3 yaşından itibaren bu yağ dokusu kaybolmaya başlar.Bu durumda yapılan bir değerlendirme ile tanı konula bilir.
 Çukur taban düz tabanlığın aksine ayak iç yanındakı kavisin daha yüksek olmasıdır.Bu çocuklarda sık düşmelere neden ola bilir. İçe basma sorunu olan çocuklarda değişik şikayetler görülmektedir.
 -genelde doğuştan ola bilen içe basma probleminde ayaktakı tarak kemiklerinden başlayarak ayak içe dönük olmaktadır.
 -çocuklarda tamamen içe doğru dönük basma mevcuttur.Ayak görünüm olarak normaldir.Bu çocuklarda görülebilecek tipik özellik diz üstü oturarak ayakları kolayca yanlara açabilmektir.
-çocuklarda olan düz tabanlık da ayak iç yanında kavisin olmaması nedeniyle içe basmaya neden olabilir.
Çocukluk çağlarında en sık görülen sorunlardan biri de parmak ucunda yürümektir.Tanısı çok kolay konulmasına rağmen nedeninin araştırılması önemlidir.Normalde 3 yaş civarında artık topuk temasının olması gerekir.Bu yaşta da parmak ucuna basmaya devam eden çocuklar mutlaka değerlendirilmelidir.Bu tür çocuklarada ayak bileğini yukarı doğru çekerek güclendirme egzersizleri yapılabilir.
 Benim oglum Yuşa Selimde de ayağı içe basma ve ayak parmakları ucuna basma sorunları var.Ben ayak bileği egzersileri ve ortopedik tabanlık kullanımyla sorunu çözmeye çalışıyorum.Siz de bu egzersileri çocuğunuza yaptıra bilirsiniz:
-ayak ön kısmını içeri doğru çekiniz
 -ayak ön kısmını dışa doğru çekiniz
 -ayak bilegini yukarı doğru çekiniz
 -egzersiz lastigi kullanarak ayak bilegini çalıştıra bilirsiniz. Ortopedik ayakkabı da kullana bilirsiniz.Ayak ayakkabının içinde yanlış basmaktan kurtuluyor.Bu da ayağın normal gelişim sağlamasına neden oluyor.
 İşte Yuşa Selimin yeni ortopedik ayakkabıları
                                                     

24 Eylül 2014 Çarşamba

İçimizdeki engeller

Merhabalar.Bu gün belki de hepimizi zaman zaman düşündüren bir konu hakkında yazı paylaşcam sizinle...
 Hayatta korkuları olmayan canlı yoktur benim fikrimce.Ancak bir şeyden eminim ki bu korkuları çok istersek yenebiliriz.Bu korkuları yendigimiz zaman büyük degişiklikler yaşayacagımızı bilidigimiz halde korkuyoruz.Neden?Çünki bu korkuları tekbaşına yenmemiz lazım...Korkulara sahip insan ya katılaşır ve eylem yapmaktan kaçınır,ya da dengesizleşir ve panik yapar.Psikolojik olarak olumsuzlaşır ve negatifleşir,asabi olur.
 Bu gün bu konuyla ilgili bir hikaye okudum.Hikaye korkuları yenmemeize yardımcı olabilecek ipucları veriyor.
 Bilge,küçük bir gölün kenarında oturmuş tefekkür ediyordu.O sırada bir köpegin tuhaf hareketleri dikkatini çekti.Çok susamış oldugu belli olan köpek gölün kenarına kadar geliyor,tam su içecekken kaçıp gidiyordu.Köpegi dikkatle takip eden bilge,onun suyun üzerinde gördügü kendi aksinden korkup kaçtıgını ve susuzlugunu bir türlü gideremedigini anladı.
 Köpek sonunda susuzluga dayanamayıp göle atladı ve kana kana su içti.Bilge o sırada yanında oturmakta olan arkadaşına dönüp şöyle dedi:"Bu basit gibi görünen olaydan ne des çıkardım biliyormusun?Bir insanın gayesi ile engeli çogu zaman kendi içinde büyüttügü korkular ve vehimlerdir.Yani,kişi kendi engelini kendisini kurar.Ancak bu engeli,yani kendisini,aştıgında gayesine ulaşabilir."
 Bilge biraz daha düşündükten sonra şunları ekledi:"Belki de bir diger ders bunda daha önemlidir:İnsan ne kadar biligili olursa olsun,susamış köpekten bile bir şeyler ögrene bilir." Bu hikayede köpek kendi korkusunu susuzluga dayanamayıp düşmanı ile mücadeleyi göze alarak yendi.Yenmek bir eylem halidir.Yüzleşmeyi ve mücadele etmeyi kapsar.
 Korkuları yenmede önemli olan bir nokta da sonuça odaklanmamaktır.Mesela,kariyer isteyen birisi sınava girmekten,sınavı geçememesinden korkuyor.Burada önemli olan yönteme odaklanmaktır.Sonuç arkasından gelecektir.
 İçimizdeki engelleri ve korkuları yenmek ve gayemize ulaşmak dilegile...